YENİ MODA MANKEN TİPİ EVLİLİK:
ÇOCUĞU YAP, NAFAKAYI KAP, HAYATINA DÖN
Son zamanların biraz da modası bu. Çocuk için evlilik, gelecek garantisi için evlilik, ya da yarabandı evlilik.
Son zamanlarda çok fazla karşılaştığımız evlilik tipi bu. Anne olma odaklı evlenip, iki çocuk yaptıktan sonra, sanki evlilik hedefine ulaştı diye düşünüp hayatına dönmek için boşanmak.
Elbette genel yorum yapmak sağlıklı değil. Çünkü her ilişki parmak izi gibi, kimseninkine benzemez ve kıyaslanmamalıdır.
Lakin bazı alanlarda sık yaşanan evlilik veya boşanma şekli, zihnimize lokal bazı algıları adeta kondurmaktadır.
Bu trendi aslında mankenler başlattı.
Özellikle manken camiasının, belli bir varlık gücüne sahip birileyile evlenmesi, sonrasında iki çocuk yapması ve ikinci çocuktan belli bir süre sonra boşanması, çok da tesadüf olarak yorumlamamamız gerektiğini söylemektedir.
Ilişkide gizli mesajlar
Söylenenler
Söylenmek istenenler
Evlenmeyi düşünmüyorum. Eğer bir gün düşünürsem bu sen olacaksın.
Seninle evlenmeyeceğim
Seni insan olarak çok seviyorum.
Seninle sevgili olamayız. ( ya da sevgim bitti.
Sana söyleyemeyeceğim bir neden var.
Yeni Sevgilim, Yara Bandım
İlişkisinin taziyesini tamamlamadan yeni ilişki yaşamak, riski satın almaktır. Yani kalbiniz bardak, eski ilişkiniz ise dibinde az kalmış çaydır. Siz çayı dökmeden bardağa kola koyarsanız orta çıkacak şey, ne kola ne çay olacaktır. Kendinizi “resetlemeden” yeni ilişki yaşarsanız, yeni ilişkide GÜVEN sorunu hep sürecektir. Aidiyet sorunu yaşayacaksınız. Ben ikincil ilişki veya evliliklere TEPKİSEL EVLİLİK/İLİŞKİ diyorum.
Biten ilişkiden hemen sonra başlayan ikincil ilişkileri, birincinin başarısızlığını kendine ve çevresine bir an önce unutturmaya çalışmak ya da acısını kapatmak için seçilen ilişki olarak değerlendirmekteyim.
Ayrılır ayrılmaz, yapılan sevgiliye yara bandı denilir.
Dedik ki kalbiniz, bardak, ilişkiniz ise içindeki çay. O halde önce çayı dökün, bardağı temizleyin. Çayın ağzınızdaki tadı da geçtikten sonra kana kana kola içebilirsiniz. Bardağın içindeki her damla çay, bardağa dolduracağınız kolanın tadını etkileyecektir. Yeni şey,ne çay ne kola olacaktır.
Biten ilişkide eksik olan neyse, yeni adayda en çok onu ararsın.
Ayrılık sonrası yeni sevgili yapmak, ancak yeni heyecan verir. Ama ilişkinin süresi kısalır. Onu bilinçaltınızda eskisiyle
Kısa süre içinde ilerleyen ilişkilerde, kişiler birbirini, “Bana gerçek yüzünü göstermedi” diye suçlarlar. Oysa bunu iddia ettikleri zaman dilimi belki de daha birinci yıldır.
Bir ilişkide tarafların reel karakterin ortaya çıkması için belli bir paylaşım, zaman ve yaşantıların olması gerekir. Bunun yanında kişilerin özgürce kendini ifade etmeleri, iki tarafın da ilişkiye şans vermeleri, en küçük bir hata veya anlaşmazlıkta bitirmeyi değil, tamir tanımaya fırsat vermeleri gerekir.
Mesela ; Ayşe, “ ben maç izleyen biriyle yapamam” dediğinde, Ali, Ayşe’yi kaybetmemek için yanlış/yalan bilgi verebilir. Oysa sırf bu nedenden dolayı bir ilişki bitmemelidir. Ali, Ayşe’nin bu tavrını ön yargı olarak görebilir. Zamanla alışır diye düşünebilir. Zamanla kabul ettirebilirim diye düşünebilir.
İlişkinin başında kendinizi, her an kaybedilecek biri olarak yansıtırsanız, süreç tanıma odağından çıkıp kaçan-kovalayan odağına dönüşüyor. Oysa kaçacaksanız neden görüşüyorsunuz? Bu tip ilişkiler, istemem yan cebime koydur. Sağlıklı tanışma süreçleri gerçekleşmez.
İlişkide karşıdakinin aidiyetinin peşine takılan yoğun ilgi, ikna ve vaatler verip onu kazanmaya çalışırken, aslında bir şeyleri unutur...
On
Terk edilme gerekçemizin peşine neden düşeriz?
Gözleriyle konuşan adamların olduğuna onu tanımasam asla inanmazdım; ve bu dili böyle bir adamla kullanabileceğime..
Hatta uzun saçlı bir adama aşık olabileceğime , hatta saçlarını basit siyah bir lastik ile toplamak için can atabileceğime; ben bunun için can atarken dönüp bana aniden
-toplamak ister misin?, diyebileceğine…
O, otomobili kullanırken yan koltuktan bir adamın uzun saçlarını okşayabileceğime…
Aynı anda aynı şeyi düşünebilmek bu bile çok basit kalıyordu bizim ilişkimizde. Çıktığımız seyahatlerde aynı anda aynı şey aklımaza gelince aynı anda kıkırdayabiliyorduk. Sahil yolu boyunca bir çok portakal suyu satıcısı varken aynı tezgahı seçebiliyorduk ve seyahat boyunca dinlediğimiz şarkılarının bestecileri için; “bence bunu yazarken sevgilisi için yazmadı”, diyebiliyorduk…
Ortada hiçbir sebep yokken aynı anda birbirimize dönüp aynı şeye mi gülüyoruz? bakışı, başka nasıl anlar ki insan aldığı nefesi beraber vermek istediği insanı? Ben böyle anladım…
Düşünceni Değiştir, Kilon Değişsin.
Eğer kilo vermek için yola çıktıysanız, öncelikle bazı düşünce değişikliklerini yapmalısınız. Genellemelerinizi önce gözden geçirmelisiniz. Iç sesinizi yönetmeye başladığınız anda ilerlemeleri göreceksiniz.
İnsanın her davranışının altında bir duygu, o duygunun altında da düşünce yatar. Yani duygu ve davranış, düşünce tarzımızın bir sonucudur. Kontrolsüz yemek, stressliyken yemek aslında bir neden değil, bir sonuçtur. Kilo da en son çıktıdır.
Kişi düşüncesini değiştirdiğinde otomatik olarak hissedişi ve bunun sonucu olarak da davranışı değişir.
Bilimsel olarak kanıtlanan 21 gün kuralı burada devreye girer. Şayet 21 gün belli bir kurala göre beslenme ve yaşam tarzınızı oturtursanız sonrasında bu sizin alışkanlığınıza dönecektir.
W.James bu konuda şöyle der;
“Psikolojide bir yasa vardır.Zihninizde nasıl olmak istediğinizin bir resmini oluşturursanız ve bu resmini orada yeterince uzun süre tutar ve korursanız,çok
geçmeden tam da düşünmüz olduğunuz gibi olursunuz” işte James!in sözünde olduğu gibi esas olan düşüncenin değişimi ve sistemin oturması için belli bir süre tutarlılığın sürmesidir.
"AMA’ LI HAYATLAR
Hayatımıza yön vermek için hep bir şeyin olmasına, bir aşamanın atlatılmasına ihtiyaç duyarız. Bunlar bazen küçük bir neden, bazen, gözümüzde büyüttüğümüz bir aşama, bazen de sorumluluğu almak istemediğimiz için sığındığımız bir bağlaçtır, AMA ….
Her insan yaşamında mutluluğu sağlayabilecek donanıma sahiptir. Fakat yetişme tarzları, hayattan beklentileri, enerjileri, kendileri tanımaları gibi unsurlar nedeniyle bu donanımlarını yeterince kullanamazlar. Mutluluğu elde etme konusunda yöntem eksiklikleri olanlar olduğu gibi her türlü yönteme ve yol önerisine karşı bir türlü adım atamazlar.
Bazen mükemmeliyetçilikleri buna engeldir. Olursa en iyisi olsun diye. Bazen kendilerine güvenemezler yapamam diye. Bazen yapıp yapmama konusunda emin değillerdir. Bazen de enerji harcamadan elde etmek isterler.
Herkes bu kişilere yardımcı olmak ister, yol gösterir, eleştirir bazen bazı adımları onlar adına atar. Fakat yaşamanın sorumluluğunu almak istemeyen kişi, mutlak olarak “AMA” lar ile bize gelirler. Çünkü amalar, onların sorumluluğu almamalarının en büyük silahıdır. Çünkü “ama”lar, insanların onlarla ilgilenmesi için güçlü silahlardır.. Çünkü
Değersizlik ile baş etmek isterken başka biri olmak.
İnsanları eleştirenler, küçümseyenler, kibirli davrananların ortak yönleri, kendinden kaçmalarıdır.
Değersizlik duygusu yaşayan kişi, çoğu zaman davranışlarının altında bunun yattığını bilmez. Mesela kendisini olduğu gibi kabul eden ve sevgiyle yaklaşan insanları küçümser. Çünkü ona göre onu seven de kabul eden de onun gibi biri, yani değersiz sıradan biridir. Çünkü “değersiz birini ancak değersiz biri kabul eder” temel düşüncesi vardır.
Genelde sürekli birilerinin onayını alma, kendini birilerine kanıtlama çabası içindedir. İstediği onayı ve kabulü aldığında ise ışık hızıyla ona olan yoğunluğu azalır. Genelde “elde ettikten sonra uzaklaştı” dediğimiz tiplerdir bunlar. Aslında sizi elde falan etmemiş sadece değer verip kabul etmişsinizdir.
İstediği onayı ve kabulü aldığı için kendini kısa süreliğine iyi (değerli) hisseder ve tekrar arayışa geçer. Bu sadece partner bulmak olarak değil, sosyal çevre içinde böyledir. Yüksek fedakârlıklar, boyun eğici uyum davranışları gibi tutumlar, aslında istediği onayı almak içindir. Aldıktan sonra ise sizi