Orgeneral İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı'nı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’tan devraldığı tören, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç ve dış konulardaki siyasi pozisyonunu somut ve biraz da sert bir şekilde ortaya koyması için vesile oldu.
Söylenenlerin Avrupa ve Amerika’da ciddi bir şekilde inceleneceği de aşikâr. Rusya’nın Batı’dan, Gürcistan’ı işgal ederken herhalde öngörmediği sertlikte bir tepkiyle karşılaşması, eski Doğu-Batı bölünmesinin tekrar canlanabileceğini gösteriyor.
Bu durumda, Türkiye gibi kritik coğrafi konuma sahip bir ülkedeki siyasi ve askeri eğilimleri çözmek, haliyle, büyük önem taşıyor. Bir diplomatın deyimiyle, Yaşar ve İlker paşaların sözlerinden, bu nedenle, bir tür “manifesto” çıkarmak mümkün.
İlker Paşa’nın törendeki konuşmasında, “Rasyonel Toplum” kavramının çağdaş savunucularından, ünlü Alman filozofu Jürgen Habermas’a atıfta bulunması ise, TSK’nın yeni komuta kademesinin entelektüel eğilimlerini göstermesi açısından önemliydi.
‘Siyasi açıdan önemli
Başbuğ’un, Habermas’tan da esinlenerek, Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılardan çıkış yolu olarak ortaya koyduğu temel felsefi formül özetle şudur:
“Tartışmaya açık olmayan laik ulus devlet anlayışı içinde, modern bireyin artan gereksinmeleri ile devletin klasik sorumlulukları arasındaki demokratik dengeyi tutacak olan şey, siyasetin -dolayısıyla siyasetçinin kolektif akla dayanan kararlarıdır.”
Mevcut koşullarda Türkiye için çok yüksek bir çıtayı temsil etse de, bu düşünce tarzı, TSK’nın “siyasi eğilimini” ortaya koyması açısından önemlidir. Dahası, Avrupa açısından da ters bir düşünce içermemektedir.
AB tek başına amaç değil
İlker Paşa, AB perspektifini, “Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma doğrultusunda önemli bir araç” diye tanımlayarak, TSK’nın bu konudaki pozisyonunu da net bir şekilde ortaya koymuş oldu. Özetle, söylenen şudur:
AB, TSK için tek başına bir “amaç” değil, sadece Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlemenin bir “aracıdır.” (İlker Paşa’nın ifadesiyle,) Türkiye’den, “ulus devlet ve üniter devlet yapısını zayıflatabilecek isteklerde bulunulması” halinde TSK üyelik işinde olmayacaktır. Ancak bunu, “TSK AB standartlarını istemiyor” şeklinde yorumlamak yanlış olur. Nitekim, aynı hassasiyetler bugün birçok AB ülkesinde de var.
Öte yandan, İlker Paşa’nın dış politika alanını ilgilendiren en önemli sözleri bizce ABD ile ilişkiler konusunda söyledikleriydi.
Türkiye-ABD ilişkisi önemli
TSK ile ABD Silahlı Kuvvetleri arasındaki işbirliği ve anlayışın “mükemmel seviyede olduğunu” vurgulayan Başbuğ, “Bu nedenle, önemli görevlerimizden biri de bu işbirliğinin korunmasıdır” diye konuştu.
Başbuğ’un, “ortak değerler üzerine inşa edildiğini” belirttiği Türk-ABD ilişkilerinin, bugün, “her zaman olduğundan çok daha önemli olduğuna” işaret etmesi ise, Türkiye’de Amerika aleyhtarlığının, bir diplomatın ifadesiyle, “adeta patolojik bir boyut aldığı” bir sırada önemliydi.
Genelkurmay Başkanı'nın bu sözleri, Türkiye’deki spekülasyona rağmen, TSK’nın ABD-NATO ekseninden ayrılmak gibi bir düşüncede olmadığını güçlü bir şekilde ortaya koydu. Bunun Washington’da memnuniyet, Moskova’daysa üzüntü yarattığını tahmin etmek güç değil.