Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan’ın dış politikada söylemekte zorlandığı şeyleri açıkça söylemeye devam ediyor. Son olarak ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’a (WSJ) verdiği demeçte, Hamas ve İsrail konularında söyledikleri bunu tekrar ortaya koyuyor.
Başbakan Erdoğan, kısa bir süre önce ABD’nin tanınmış televizyon habercilerinden Charlie Rose’a konuşurken yaptığı gibi, Hamas’ı hala “terörist örgüt” suçlamalarına karşı güçlü bir şekilde koruyor. Hamas’ın İsrail’e karşı düzenlediği saldırıları, “özgürlük mücadelesi” zeminine oturttuğunu sözleriyle ortaya koyarak da bu örgütü meşrulaştırma çabalarını sürdürüyor.
Buna karşın ne Rose ile yaptığı mülakatında, ne de daha önceki açıklamalarında Hamas’a açık bir “İsrail’i tanı” telkininde bulunduğunu işittik. Bunun yanı sıra, İsrail’in kendisini saldırılara karşı her ülke gibi koruma hakkı olduğunu teslim ettiğini de fazla işitmedik.
Ankara nasıl ki Washington’un İsrail’i körü körüne desteklemesine kızıyorsa, Washington’un da Erdoğan’ın Hamas ve İsrail söyleminden çok büyük memnuniyet duyduğu söylenemez. Bu iki konu da zaten, hem Cumhurbaşkanı Gül’ün hem de Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “mükemmel” dedikleri Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi bir çıbanbaşı olmaya devam ediyor.
Gül’ün WSJ’den Marc Champion’a bu konuda söyledikleri, bu nedenle ayrı bir önem taşıyor. Gül’ün dış politika yönetiminde etkin olmadığını, onun için bu tür açıklamalarının havada kaldığını savunanlar elbette ki var. Hükümetin Gül’den dış politika konularında ve özellikle de AB konusunda gelen telkinleri ne denli ciddiye aldığı da tartışılabilir.
Ancak, Cumhurbaşkanı seçilmesinden önce dışişleri bakanlığı görevini de başarıyla yürütmüş biri olarak Gül’ün sözlerinin dışarıda yine de dikkat çektiği kesin. WSJ ile gerçekleştirdiği mülakat ve New York Times’ın (NYT), geçen ay yaptığı gibi, kendisine Ortadoğu konusunda yazdığı yazı için sütün açması da bunu gösteriyor.
Özetle söylemek gerekiyorsa, Batı, Ortadoğu’daki beklenmedik gelişmeler karşısında nüfusunun ağırlıklı bölümü Müslüman olan Türkiye’den İsrail konusunda ihtiyatlı ve sağduyulu açıklamalar bekliyor. Gül’ün sözleri bu ihtiyacı bir dereceye kadar karşılıyor.
ABD Başkanı Obama, geçen perşembe günü yaptığı ve önemli yeni unsurlar içeren Ortadoğu konuşmasında, İsrail’in var olma hakkını tanımayan Hamas ile müzakere etmesinin beklenemeyeceğini söylemişti. Cumhurbaşkanı Gül, WSJ mülakatında bunu “haklı bir nokta” olarak değerlendirerek, kendisinin de “Hamas’a İsrail’i tanıması tavsiyesinde bulunduğunu” vurguladı.
Gül, bu tavsiyesini daha 2006 yılında Hamas Lideri Halid Meşal’in Ankara’ya gerçekleştirdiği tartışmalı ziyareti sırasında yaptığını açıkladı. Hamas’a, İsrail’in var olma hakkını tanıması konusunda “rasyonel olması” gerektiğini söylediğini aktardı. Gül’ün, “İsrail’in güvenliğini ilk sıraya koymakla haklı olduğunu” söylemesi de bu sözlerine ayrı bir ağırlık verdi.
Gül, bu sözlerini elbette ki bir boşlukta telaffuz etmedi. Hamas’ın 1967 öncesi sınırlarında İsrail’i tanımayı zaten özümsediğini, ancak, bunun İsrail’in Filistin devletini tanımasıyla aynı anda olmasını istediğini kaydetti.
Ayrıca, İsrail’in güvenliğini en etkin şekilde sağlaması için, “Arap dünyasındaki demokratik ayaklanmaların anlamını, yani, yeni seçilmiş hükümetlerin ‘onur kırıcı’ İsrail politikalarına hoşgörü göstermelerine, seçmenleri tarafından artık izin verilmeyeceğini anlamasının gerektiğini” de vurgulaması önemliydi.
Öte yandan, İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi ise, Cumhurbaşkanı Gül’ün, NYT makalesinde yaptığı gibi, “Ortadoğu’da istikrarın önkoşulu” olarak vurguladığı hususların başında geliyor. Başkan Obama’nın da bu noktaya gelmiş olması, Gül’ün bu konudaki görüşlerine ayrıca haklı çıkarmış bulunuyor.
Hükumetin Gül’ün yaklaşımıyla uyumlu bir İsrail ve Hamas söylemi benimsemesinin, Ankara’yı Ortadoğu’da barış arayışları açısından çok daha etkin bir konuma oturtacağı kesin.