Fransız Senatosu’nda 4 Mayıs’ta tartışılması beklenen “Ermeni soykırımını inkâr tasarısı” yeterince “limoni” olan ikili ilişkileri daha da germesi beklenirken, Senato’nun Anayasa Komisyonu’ndan gelişmelerin seyrini etkileyecek önemli bir karar çıktı.
NTV’den Kayhan Karaca’nın bildirdiğine göre, Anayasa Komisyonu Türk-Fransız ilişkilerinin olumsuz etkileneceğini de dile getirmiş olmasına rağmen, söz konusu tasarıyı daha çok hukuki gerekçelere dayanarak reddetmiş.
Özetle, Ermeni soykırımının inkâr edilmesine ceza verilmesini öngören tasarı Anayasa Komisyonu’nun görüşüne rağmen Senato’da kabul edilirse -ki bu olasılık hâlâ var - bu hukuki değil, siyasi bir karar olacaktır.
Ancak tasarı bu şekilde kabul edilse bile, Anayasa Komisyonu’nun kararı, “soykırımı inkâr yasasını” tartışmalı hale getirerek, konunun mahkemeye taşınmasına hukuki altyapı sağlamış oldu.
Ermeni soykırımını inkâr edenlere ceza verilmesini öngören tasarı Fransız Parlamentosu’nun alt kanadı olan Ulusal Meclis’te 12 Ekim 2006’da kabul edilmiş, ancak Senato’dan geçip yasallaşamamıştı. Senato Anayasa Komisyonu şimdi tasarıyı oybirliğiyle reddederken dayanaklarını da şu şekilde açıklamış:
-Yasama organının tarihi olaylar hakkında hükümde bulunmaması konusunda genel bir uzlaşı bulunmaktadır. Tasarı Fransız Anayasası ve ifade özgürlüğüne de aykırı olup Anayasa’daki “suç ve cezaların yasallığı” ilkesiyle çelişmektedir. Ermeni soykırımını inkâr edenlere verilecek ceza Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin düşünce ve ifade özgürlüğü ilkesine de aykırıdır.
-Yahudi soykırımının aksine “Ermeni soykırımı” hakkında hukuksal planda bir uluslararası metin veya adalet kararıyla net bir tanımlama bulunmamaktadır. Ermenistan dahil hiçbir ülke bugüne kadar Ermeni soykırımının inkârının cezalandırılması için yasa çıkarmamıştır.
“Ermeni soykırımı hakkında hukuksal planda bir uluslararası metin veya adalet kararıyla net bir tanımlama bulunmadığına” işaret edilmesi çok önemli. Ermeni lobilerinin bu tasarıları farklı ülkelerin meclislerinden geçirmeye çalışmalarının başlıca nedeni de budur. Bu meclis kararları sayesinde olmayan yasal zemini dolaylı yoldan oluşturmaya çalışıyorlar.
Önemli olan diğer husus ise Ermenistan’da bile soykırımın inkârını cezalandıran bir yasanın bulunmadığına işaret edilmesidir. Bu arada Anayasa Komisyonu, söz konusu tasarının geçmesi halinde Fransa’nın başını başka yerlerde ağrıtacak bir emsalin yaratılmış olacağına da işaret etmiş. Ayrıca, yukarıda da belirttiğimiz gibi, zaten bozuk olan Türk-Fransız ilişkilerinin olumsuz etkileneceğini de kayıt olarak düşmüş.
Çok hassas bir konu olduğu için bu yazdıklarımıza içerde ve dışarıda kızanlar çıkacaktır. Ancak bunları “rövanşist” bir anlayış içinde yazmıyoruz. İster “soykırım” densin ister başka bir şekilde tanımlansın, 1915’te yaşanan vahşetin tüm yönleriyle araştırılması gerektiğine her zaman inandık.
Türklerin yıllarca maruz kaldıkları iç propagandanın etkisiyle içine girdikleri “kesin inkârcılık” anlayışından sıyrılıp, konuya daha insani ve bilge bir açıdan bakmaları gerektiğine de her zaman inandık. Dersim konusu yıllardır tabu iken şimdi nasıl açıkça konuşuluyorsa, Ermeni konusunda da aynısının olması gerektiği aşikâr.
Fakat bu ne dayatılan “resmi tarihçilik” anlayışı, ne de “Meclis zoruyla yazılan tarih” yoluyla olacak bir iştir. Herkes konuyla ilgili istediğini yazmalı ve söylemeli ki, insanlar tüm görüşleri alıp değerlendirdikten sonra kararlarını mümkün olduğunca nesnel bir şekilde verebilsinler.
Başkaları aksini kanıtlamaya çalışsalar da özde merhametli insanlar olan Türklerin bu konudaki doğrulara sağlıklı bir şekilde ulaşmaları mümkündür. Ancak buna fırsat tanımak şart. Bu arada şu da unutulmamalı:
Ermeni soykırımını inkâr edenleri cezalandırmaya çalışmak düşünce özgürlüğüne ne kadar aykırı ise, insanların bu konuda istediklerini ifade edip yazmalarını yasalarla engellemeye çalışmak da düşünce özgürlüğüne o kadar aykırıdır.