Cumhurbaşkanı Gül’ün New York Times’ta perşembe günü “Devrimin Eksik Barışı” başlığıyla çıkan ve Ortadoğu’da meydana gelen son olaylar ile İsrail-Filistin meselesi arasında bağ kuran yazısı daha talihsiz bir zamana rastlayamazdı.
Zira Gül, demokrasinin öneminden söz ettiği ve bölge yönetimlerinin halkın arzularına saygı duymaları gerektiğini vurguladığı yazısının çıktığı gün, dünya Türkiye’de “YSK’nın Kürt vatandaşlarımızın demokrasi yolunu tıkama girişimine” odaklanmıştı. Dikkatler de Türkiye’de meydana gelen ve Yemen ile Suriye’deki gösterileri aratmayan şiddet görüntülerine çevrilmişti.
Tartışmaya açık iki konu
Böylece Fransız Le Figaro gazetesinde çıkan kinayeli haber-yorum da kaçınılmaz oldu. Zira Türkiye, söz konusu yazıda belirtildiği gibi, “isyanlarla çalkalanan Arap ülkelerinden esirgemediği demokrasi önerilerini kendisine uygulamakta zorluk çekiyor.”
Bir yanda basın özgürlüğü konusunda darbe yiyen dış itibarımız, diğer yanda Kürt kökenli vatandaşlara karşı süren siyasi engeller derken, Türkiye’nin şu anda başkalarına demokrasi dersi verecek durumda olup olmadığı gerçekten tartışmaya açıktır.
Gül’ün bölgedeki isyanların demokrasiye mi, yoksa diktatörlüğe mi dönüşeceğini tayin edecek olan şeyin İsrail ile Filistin arasında sağlanacak kalıcı barış olduğunu belirtmesi de bizce tartışmaya açıktır.
‘Türkiye yüzde yüz Filistin yanlısı’
İsrail-Filistin sorunu ne Tunus’ta, ne Mısır’da, ne Suriye’de, ne de Yemen’de sokağa dökülenlerin şu andaki gündeminde olan bir şey. Başarmaları halinde isyancıların kuracakları yeni düzenin “şekil ve şemailini” sonuçta kendi sosyolojik ve siyasi gerçekleri tayin edecektir, İsrail-Filistin sorunu değil.
Gül’ün İsrail’i zamanında Güney Afrika’da olan “Apartheid” rejimine, yani “ırk ayrımına” dayalı rejime benzetmesi, ardından dolaylı olarak, Ankara’nın İsrail-Filistin sorununda arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu belirtmesi ise İsrail’de tepkiyle karşılanmış.
Basına konuşan İsrail hükümet yetkilileri bunu “pişkinlik” anlamına gelen “Çutzpa” diye niteleyerek şu görüşlere yer vermişler:
“Türkiye şu anda yüzde yüz Filistin yanlısıdır. Barışı sağlamak isteyenlerin ise çatışan tüm tarafların güvenine sahip olmaları gerekiyor. Mısır ve Libya’da arabuluculuk önerileri geri çevrilen Türkler şimdi buraya gelip Filistinlilerle İsrail arasında arabuluculuk yapabileceklerini sandılar.”
Cumhurbaşkanı Gül’ün yazısının iyi niyetle kaleme alındığı kesin. Ancak yazının Türkiye’de demokrasi konusunda sorunların yığılmaya başladığı bir döneme rastlaması, hem kendisini hem de Türkiye’yi nahoş eleştirilere açık bıraktı.
İsrail’in en çok okunan haber sitelerinden biri olan “Ynetnews.com”da Gül’ün yazısıyla ilgili haberin altındaki okuyucu yorumları ise tam bir felaket. Bunlar bizde “sen önce kendine bak” edasıyla İsrail, ABD ve Avrupa aleyhinde sık sık çıkan hakaret dolusu okuyucu yorumlarını hiç aratmıyor.
Türk modeli artık konuşulmuyor
Türkiye’nin Ortadoğu “vizyonu” bölgedeki kurulu düzenin “devrilmesi” değil, “evrilmesi” üzerine kuruluydu. Patlak veren isyanlar daha önce de belirttiğimiz gibi, Ankara’nın hesaplarını altüst etti. Bir ara “Türk modelinden” söz edilse de, bu da artık konuşulmuyor.
Sonuçta ne “bölgesel vizyon,” ne arabuluculuk” ne de “model olma” yeteneğimiz kaldı. Bölge dinamikleri de büyük ölçüde dışımızda şekilleniyor. İsrail ile ilişkiler giderek kötüleştikçe, Ortadoğu sorununun çözümü için herhangi bir rol oynamamız da zor görünüyor. Zira ortada artık “taraf” olan bir Türkiye var.
Bu durumda Cumhurbaşkanı Gül’ün yazısı, hiç hak etmese de ne yazık ki, “yol açıcı” olmak yerine, Türkiye içindeki gelişmeleri de gözeten dış çevrelerden bir çuval laf yememize vesile oldu. Bu da bize “cam evde yaşayanlar başkalarına taş atamazlar” sözünü hatırlattı.