Kasım ayı cari denge rakamlarına göre bir önceki aya kıyasla ihracat hemen hemen değişmezken ithalat artış göstermiş. Cari açık kabaca döviz gelirlerimiz ile döviz giderlerimiz arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Tipik olarak ihracattan elde edilen döviz geliri ithalat için ödenen döviz giderimizden düşük kalıyor. Aradaki farkı kısmen turizm gelirleriyle kapatıyoruz ancak kasım ayında mevsimselliğin de etkisiyle turizm gelirlerinde azalma olduğundan cari açık artış göstermiş.
Cari açığın ne şekilde finanse edildiği en az cari açığın kendisi kadar önemli. İdeal olan, cari açığın doğrudan yatırım dediğimiz uzun vadeli yatırımlarla finanse edilmesi. Bu tür yatırımlar üretime katkı sağlayan ekonomiyi bir adım yukarıya çıkaran yatırımlar. Kötü olan ise cari açığın spekülatif kazanç amacıyla ve kısa süreli olarak gelen portföy yatırımlarıyla finansmanı.
Türkiye’ye doğrudan yatırım çekme konusunda maalesef bir türlü istediğimiz ivmeyi yakalayamıyoruz. Kasım ayındaki hafif artış da bu izlenimi doğruluyor. Bu bir tesadüf değil elbette.
Çünkü yabancı yatırımcıların Türkiye’de yatırım yapma ve iş kurma kararları büyük ölçüde sağlam bir altyapı, hukuk düzeni, uzun vadeli siyasi istikrar, merkez bankası bağımsızlığı gibi karnemizde çok da parlak olmayan notları düzeltmemize bağlı.
Geçici iyileşmeler
Cari açık Türkiye’nin kronik bir sorunu. İthal ara malı bağımlısı üretim yapımız ihracatımızın ithalatın altında kalmasına sebep oluyor. Çünkü ihraç edebilmek için bile ithal etmek zorundayız.
Buna ilave olarak tasarruflarımız da az olduğu için ihtiyacımız olan döviz için dışarıya bağımlı hale geliyoruz. 2015 yılında dış gelişmelerin bizim lehimize olması ihtimali yüksek. Petrol fiyatlarındaki düşüşün en azından 2015 ortalarına kadar devamı bekleniyor. Bu ithalat faturamızda önemli bir azalma yaratacaktır. Petrol fiyatları sene ortasında yükselmeye başlasa da bu sefer imdadımıza ABD Merkez Bankası Fed koşacak. Fed’in faiz artırımları TL’deki değer kaybını hızlandırarak cari açık üzerinde yine daraltıcı bir etki yapacaktır.
Ancak cari açıkta bu tür sebeplerle yaşanan geçici iyileşmelere sevinmek, işe yarayan bir ağrı kesici bulduğunda vücudundaki tümörü unutan hastaya benziyor. Nasıl ki cerrahi müdahale olmadan tümörden kurtulmak mümkün değilse yapısal reformlar yapıp üretim ve tüketim yapımızı değiştirmeden de cari açık problemimizi çözebilmemiz mümkün değil.
Atlanmaması gerek
Cari açıkta köklü bir iyileşme için toplam ihracat içinde katma değeri yüksek sanayi ürünlerinin payının artması gerek. Seda Demiralp ve İnci Gümüş ile yapmış olduğumuz çalışmamızda inşaat sektöründeki son gelişmeleri ve bu gelişmelerin üretim yapısı üzerindeki etkilerini inceledik. Şekilde toplam ihracat içinde sanayi ürünlerinin payında ciddi bir düşüş trendi görüyoruz.
Yapmış olduğumuz analiz bu trendin kısmen kriz sonrası azalan ihracat talebi, kısmense inşaat sektöründe yaratılan rantların etkisiyle sanayi sektöründen inşaat sektörüne olan kaymalarla açıklandığına işaret ediyor. Yani “yapısal reformlar” listesinde atlanmaması gereken bir husus inşaat sektörüne şeffaflık getirilmesi ve bu şekilde yanlış yönlendirmelerin engellenmesi olmalı.