Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçtiğimiz günlerde hükümet kanadından gelen faiz indirimi çağrıları devam etti. Başbakan’ın daha önceki aylarda yapmış olduğu bir açıklama faiz artışının enflasyona sebep olacağı şeklinde idi. 1970 yılında ABD kongre üyesi Patman enflasyonla mücadele etmek için faiz artırmayı “ateşin üzerine benzin dökmeye” benzetmişti. Peki o zaman Merkez bankaları neden enflasyonla mücadele etmek için faizleri yükseltiyor?

İktisat teorisi ne der?
Enflasyon bir ülkede talebin arzın üzerine çıkmasından kaynaklanır. Talepteki bu şişkinlik fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı yaratır. Bu nedenle faizler yükseltilerek talep geriye çekilir. Çünkü yüksek faiz yatırım ve tüketim kararlarının ertelenmesine sebep olur. Buna göre faiz artışı enflasyonu azaltır.
Peki faiz artışının enflasyonu arttırdığı yönündeki iddialar? Parasal aktarım mekanizmasının görece yeni bir alt kolu olan “maliyet kanalı”na göre sıkı para politikası firmaların borçlanma maliyetlerini arttırdığı için ilk etki olarak arzı kısıp fiyatları yükseltici bir etki yapabilir.
Ancak bu tür bir etki geçicidir ve uzun vadede talepteki azalma fiyatları aşağı çekecektir. Yani sanayicilerin şikâyet ettiği yüksek faiz-yüksek maliyet-daha fazla enflasyon sarmalı ancak kısa vadede geçerli bir problem. Unutmamak gerek ki Türkiye’de yüksek faiz talebi kısmanın ötesinde kurdaki yükselişin önüne de geçerek maliyet artışlarını dizginliyor. Dolayısı ile borçlanma maliyetleri yükselse de kur üzerinden gelen ithal ara malı maliyeti azalacağı için sıkı para politikasının net maliyet etkisi daha düşük oluyor.
Enflasyonla mücadele ve uzun süreli fiyat istikrarı için sıkı para politikasına alternatif yok. Eğer kısa vadeli olası enflasyonist etkiye yoğunlaşılıp yüksek faiz politikasından vazgeçilirse o zaman uzun vadede daha büyük bir enflasyon tehlikesi kaçınılmaz olur. İşte bu nedenle Merkez’in para politikasındaki sıkı duruşunu koruması kredibilitesi ve enflasyon hedeflerine yaklaşabilmesi için çok önemli.

Bağımsız bir Merkez

Para politikası kısa vadeli faizleri politika aracı olarak kullanırken uzun vadeli faizler enflasyon beklentileri ile şekilleniyor. Bu nedenle sıkı para politikası neticesinde enflasyonun düşürülmesi uzun vadede faizleri düşürerek üretimin de rahatlamasını sağlıyor.
Eğer Merkez Bankası’nın bağımsızlığına olan inanç yüksekse kısa vadeli faizlerin yükselmesini takiben uzun vadeli enflasyon beklentileri düşeceği için bu durum uzun vadeli kredi faizlerine de yansır. Dolayısıyla maliyet etkisi azalır. Fakat merkez bankasının bağımsızlığına inanç zarar görmüş ve kredibilitesi azalmışsa o zaman enflasyon beklentileri para politikasına cevap vermez ve politika faizleri yükselse de enflasyon beklentileri düşmeyebilir.
Şekilde 24 ay sonrası TÜFE enflasyon beklentisi yer alıyor. Ocak sonundaki yüklü faiz artışına rağmen enflasyon beklentilerindeki yükselişin devam etmesi Merkez’in bağımsızlığı konusundaki soru işaretlerini de gündeme getiriyor.
Buradan şöyle bir sonuç çıkarmak mümkün: Sıkı para politikasının olası bir maliyet etkisi Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ile azalacaktır. Bu nedenle politikacıların zedeleyici demeç vermemeleri çok önemli.