Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları

Hafta başında açıklanan enflasyon rakamının yüzde 12’ye yükselmesinin ardından gözler dünkü Merkez Bankası toplantısına çevrilmişti. Merkez, toplantıda doğru bir adımla politika faizini 125 baz puan daha artırdı.

Her zaman olduğu gibi yine Merkez’in kararı öncesi her kafadan bir ses çıktığına şahit olduk. Benim de dahil olduğum görüş enflasyonun kontrolden çıktığı ve ekonomi yönetimine ait güvenin zayıfladığı bir ortamda beklentileri tekrar çıpalayabilmek için Merkez’in faiz artırımına devam etmesi gerektiği görüşüydü.

Haberin Devamı

Buna alternatif olarak Merkez’in iki hafta önceki faiz artırımının yeterli olduğunu savunan bir ikinci görüş ve faiz artırımı şöyle dursun indirmesi gerektiğini savunan bir üçüncü görüş mevcuttu.

Bir hastalığa çare önerebilmek için önce o hastalığın ne olduğunu iyi teşhis etmek gerekir. Türkiye ekonomisinin şu anda içinde bulunduğu durum nedir? Geldiğimiz noktayı ve gitmekte olduğumuz patikayı iyi analiz edemezsek önereceğimiz çözüm önerisi de yetersiz kalır.

2016 üçüncü çeyreğinde daralan Türkiye ekonomisi hızla toparlanarak giderek ivme kazanan bir büyüme döngüsüne girdi. Daralan bir ekonominin genişlemeci politika desteği ile hızla toparlanması takdir edilecek bir gelişme. Ancak burada önemli olan ekonomiye gaz verip ivme kazandırdıktan sonra büyüme hızını potansiyel büyüme hızında sabitlemek.

Eğer potansiyelinizin üzerine çıkıp ekonomiye gaz vermeye devam ederseniz, ki 2017 üçüncü çeyreğinden itibaren gözlenen budur, ekonomi için tehlike çanları çalmaya başlar. Bu noktada hatanın bir an önce telafi edilip yumuşak bir şekilde ayağın gazdan çekilmesi gerekir. Aksi takdirde ani duruş tehlikesi söz konusu olur.

Ekonominin potansiyelinin üzerinde uzun süre büyüyemeyeceğini hep söylüyoruz. Çünkü potansiyelini zorlayan bir ekonomi aşırı ısınmaya başlar. Bu durum enflasyonist baskıları artırır. Enflasyondaki artış piyasa faizi ve kur üzerinde yukarı yönlü baskı yaratır. Maliyetlerin bu iki kanaldan artması ise üretimi yavaşlatır.

Eğer bu noktada para ve maliye politikaları devreye girer ve ekonomi kontrollü bir şekilde soğutulursa “yumuşak iniş” dediğimiz senaryo gerçekleşir ve ekonomi vakit kaybetmeden tekrar potansiyel büyüme hızına döner. Eğer para ve maliye politikası duruma duyarsız kalır ve hatta daha da genişlemeci bir duruş sergilerse işte o zaman ekonomi yönetimi sorgulanır ve “nereye gidiyoruz?” endişesi oluşur.

Haberin Devamı

Enflasyon beklentileri hızla bozulur ve bu durum kur ve piyasa faizlerine yansır. Ekonomi aniden durma noktasına gelebilir.

Yatırımcı güveni

Ekonomi ile ilgili tedirginliğin temel sebebi makroekonomik dengelerden uzaklaşılması olduğu için bu tedirginliği azaltmanın yolu da tekrar makroekonomik dengelerin korunacağına dair mesajlar vermek ve somut adımlar atmaktan geçer.

Faiz artırımı para politikasının kendi adına ekonomiyi tekrar rayına oturtmak için gerekeni yaptığı anlamına gelir. Ancak bu iş salt para politikası ile çözülecek bir problem değil.

Ekonomideki şişkinlik esas olarak genişlemeci maliye politikası kaynaklı. Bu nedenle hükümet kanadının da benzer sinyalleri tutarlı ve inandırıcı bir şekilde vermesi ve vaadin ötesinde somut adımlarla kaybolan yatırımcı güveninin tekrar kazanılması gerekmektedir.