Biz iktisatçılar kur tahmini yapamayız. Borsa nereye gider, altın mı alalım dolar mı türü sorulara cevap veremeyiz.
Elimizde geleceğe yönelik tahmin yapacak hesaplama teknikleri mevcut aslında. Fakat bu tür teknikler ancak ekonomideki diğer değişkenlerin önceden öngörülen patikaları izlemesi durumunda anlamlı sonuçlar verir. Eğer bu teknikleri finansal piyasalar gibi hızla değişen ve sürekli beklenmedik şoklara maruz kalan değişkenlere uygularsanız verim alamazsınız. Satırla elma doğramaya benzer bu iş.
İşte bu nedenle, ne zaman “Kura ne olur?”, “Borsaya ne olur?” türünden bir soru alsam cevap vermekten kaçınırım. Ancak bir konuda başından beri tahminde bulunmaktan çekinmedim. O da doların gerek içeride gerekse dışarıda yükseleceği öngörüsüydü. Doların Fed’in faiz artırımına geçmesi beklenen 2015 yılında değer kazanacağını öngörmek için “piyasa uzmanı” olmak gerekmiyor. Getirisi artan bir para birimine olan talebin artması temel bir ekonomi prensibi.
Şimdi 24 Şubat’tan bu yana dolarda yaşanan hareketi inceleyelim. 24 Şubat’taki PPK toplantısı sonrası kurda görülen düşüş faiz indiriminin piyasa beklentilerinin altında kalması ile ilintili. Ancak 26 Şubat’tan itibaren tekrar başlayan yükseliş trendinin sebeplerini ayrıştırabilmek zor. Çünkü bir yandan “Fed etkisi”, bir yandan da hükümet kanadından faiz indiriminin yetersiz kaldığı eleştirileri aynı anda geldi.
Dolardaki yükselişin ne kadarı içerideki Merkez Bankası eleştirileriyle ilgili ve ne kadarı Fed’in faiz artırımı fiyatlamasıyla ilgili? Doların dünya genelinde değer kazandığı doğru ancak TL karşısında diğer para birimlerine göre yüzde 30 üzeri değer kazanması olayın yerel boyutu hakkında fikir veriyor.
Merkez bağımsız mı?
Eğer bir ülkede siyasilerin para politikasına yönelik verdiği demeçlere finansal piyasalar tepki veriyorsa o ülkede merkez bankası bağımsızlığı zayıf demektir. Çünkü verilen tepki, merkez bankasının atacağı adımları siyasi demeçlere göre ayarlayacağı beklentisini yansıtır. Piyasa beklentileri de çoğu zaman rasyoneldir.
Yukarıdaki argümandan yola çıkarak biri Fed’de çalışan iki arkadaşımla ABD’deki politikacıların Fed ile ilgili verdikleri demeçlere piyasaların verdiği tepkiye baktık. Elde ettiğimiz bulgular piyasaların siyasi demeçleri tamamen göz ardı ettiğini yönündeydi. Ardından bir de Fed’in faiz kararlarında bu demeçlerin etkilerini inceledik. Piyasa beklentileriyle tutarlı bir şekilde Fed’in de siyasi demeçlere cevap vermediğini tespit ettik.
Bu bulgular ışığında kendimize soralım: Türkiye’de son dönemde Merkez ile ilgili yapılan siyasi yorumları ve bu yorumlara piyasaların verdiği tepkilerini değerlendirdiğimizde “TCMB bağımsızdır” diyebilmek mümkün mü? Piyasalar boş yere tepki verir mi?