Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaş-kanlığı seçimlerinin hemen ardından kredi derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody’s’in Türkiye ile
ilgili yaptığı açıklamalar geldi. Fitch’in değerlendir-mesinde Türkiye’nin son dönemdeki dışsal şoklara olan direncine ve finansal sektörün borç çevirebilme yeteneğine övgü ile yer verilmiş. Bunlar yabancı yatırımcılar için çok önemli unsurlar. Öte yandan geleceğe yönelik endişeler ve özellikle siyasi
risklere de değinilmiş.
Gelen açıklamalarda Haziran 2015’teki genel seçime kadar olan yaklaşık bir senelik dönem göz önünde bulundurulmuş. Son seçimler sonrasında her ne kadar siyasi devamlılık sağlansa da bunun Gezi olayları ile patlak veren ve yolsuzluk skandalları ile beslenen politik ve sosyal huzursuzlukları ortadan kaldıramayacağından bahsedilmiş.

Risk algısındaki artış
Siyasal belirsizlik bir ülkenin risk algısını ve faiz oranlarını bire bir etkileyen bir faktör. Risk algısındaki artış yatırımcıyı korkutacağı için belirsizliğin arttığı ortamlarda yabancı sermayeyi çekebilmek ancak daha yüksek faizle mümkün oluyor. İşte bu nedenle adı geçen kurumların siyasal belirsizlikleri neden vurguladığını anlamak zor değil. İçerideki gelişmelerin üzerine bir de 2015’in ikinci yarısında ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) beklenen faiz artırımlarını eklersek önümüzdeki dönemde yabancı sermayenin iyice nazlı bir yapıya bürüneceğini ve dolar kurunun yükselişe geçeceğini söylemek mümkün.
Her iki derecelendirme kuruluşunun açıklamalarında da önemli bir kısım Merkez Bankası üzerindeki hükümet baskısına ayrılmış. Bu baskının Merkez’in kredibilitesine hasar vereceği vurgulanmış. Enflasyon oranının hedefin neredeyse iki katına çıktığı, Fed’in çıkış sinyalleri verdiği bir ortamda daha fazla faiz indiriminin Türkiye’nin kırılganlığını artıracağının altı çizilmiş. Bütün bu gerekçeler benim ve pek çok köşe yazarının bir süredir tekrarladığı uyarılar aslında. Hiçbiri yeni duyduğumuz ve daha önce düşünemediğimiz
kavramlar değil.

Derviş’ten gelen tavsiyeler
Kurumların değindiği bir diğer konu da bölgedeki jeopolitik risklerin Türkiye ekonomisi üzerindeki olası olumsuz etkileri. Bu konuya hafta başındaki bir yazısında ekonomiden sorumlu eski devlet bakanı Kemal Derviş de değinmiş. Türkiye özelinden çok dünya genelinde artan siyasi risklere odaklanan Derviş, dünya piyasalarındaki mevcut iyimserliğe aldanmamak gerektiğini belirtmiş. Sağlıklı bir dünya geleceğinin güçlü uluslararası bağlara sahip demokratik hukuk düzeni çerçevesinde kurulması gerektiğini ve bu değerleri savunan uluslararası kurumların güçlendirilemesi gerektiğini vurgulamış.
Derviş’in global düzen konusunda yapmış olduğu bu tavsiyelerden Türkiye ekonomisi için çıkarılacak bire bir dersler var. Öncelikle bağımsız hukuk devleti kavramının geliştirilmesi tüm yabancı gözlemcilerin zaman zaman dem vurduğu bir yaraya işaret ediyor. Benzer şekilde Türkiye’yi uluslararası dünya düzeninin ve finans sisteminin bir parçası olarak gözlemlemek ve bu düzen dahilinde gelen uyarıları bir komplo teorisi olarak algılayıp gözardı etmek yerine yapılan eleştirileri objektif bir şekilde değerlendirip eğer bir gerçek payı olduğuna inanıyorsak
o gerçeklerin üzerine gitmek çok önemli.