Fed’in çok beklenen eylül toplantısı geldi çattı. Önümüzdeki hafta Fed’in krizden sonraki ilk faiz artırımına gidip gitmeyeceğine şahit olacağız. İstihdam piyasası güçlü sinyaller verse de Fed’in faiz artırımını iki kere düşünmesine sebep olacak etmen enflasyon hedefi olacak. Çünkü halihazırdaki yüzde 2’lik hedefe karşılık mevcut enflasyon rakamı yüzde 0.3 seviyesinde seyrediyor. Normal şartlar altında büyüme safında kaydedilen ilerlemenin enflasyon üzerinde de yukarı yönlü bir baskı yaratması beklenir. Ancak bu baskının bir türlü oluşmaması dış faktörlere bağlanıyor. Peki, nedir bu faktörler?
1-Petrol fiyatlarındaki düşüş
ABD enflasyonunu aşağı yönlü baskılayan önemli bir faktör petrol fiyatlarındaki düşüş. Burada kritik soru bu düşüşün ne kadar devam edeceği ve enflasyonu daha ne kadar baskılayacağı. Temmuz toplantısı tutanaklarında Fed çalışanlarının enflasyon tahminlerinin aşağı yönlü revize edildiğini ve 2017 yılına kadar enflasyonun yüzde 2’lik hedefin altında kalmasının beklendiğini öğrendik.
Önümüzdeki 12 ayda petrol fiyatlarının nasıl bir patika izleyeceğini söyleyebilmek güç. Ancak ipucu vermesi açısından geçen hafta toplanan ECB’nin gelecek seneye ait enflasyon tahminini yüzde 1.5’ten 1.1’e çektiğini ve bunu da büyük ölçüde petrol fiyatlarına bağladığını düşünürsek Fed’in de çok farklı bir tahminde bulunmayacağını varsayabiliriz.
2-Dolardaki yükseliş
Enflasyonu baskılayan bir diğer önemli sebep doların dünya para birimlerine karşı değer kazanması. Çünkü güçlü dolar bir yandan ABD ithalatını daha ucuza getirirken, bir yandan da ihracatı azaltarak daha gecikmeli bir etkiyle talebi baskılıyor. O zaman buradaki kritik soru dolardaki yükselişin daha ne kadar süreceği. Bu sorunun da cevabı net değil. Her ne kadar doların Fed kaynaklı yükselişinin büyük ölçüde tamamlandığı düşünülse de bu değer kazancının enflasyon üzerindeki etkilerinin bir süre daha devam etmesi bekleniyor.
3-Emtia fiyatlarındaki genel düşüş ve Çin faktörü
Doları baskılayan üçüncü bir sebep emtia fiyatlarındaki genel düşüş ki bunun da sorumlusu olarak Çin ekonomisindeki yavaşlama ve azalan global talep gösteriliyor. Çin’deki gelişmeler Fed’in göz ardı edemeyeceği kadar büyük. Çünkü sadece enflasyon üzerinden değil finansal stabilite açısından da Çin’deki gelişmeler tedirginlik yaratıyor. Diğer iki maddede olduğu gibi Çin konusunda da önümüzdeki yılın neler getireceği belirsiz.
Faiz artırımı erken
Bütün bu maddelerin enflasyon üzerinde yarattığı aşağı yönlü riskler değerlendirildiğine eylül ayında bir faiz artırımının erken olduğu görüşümü hâlâ muhafaza ediyorum. Eğer her şeye rağmen ilk faiz artırımına gidilirse o zaman Fed’in faizlere dokunmadığı takdirde enflasyonun yüzde 2’lik hedefi zorlayacağına dair bir argümanı piyasalara kabul ettirmesi gerekir ki bunun da kolay olduğunu zannetmiyorum.