Türkiye ekonomisi sıradan bir talep daralması yaşamıyor. Mevcut daralma kur kaynaklı maliyet şoku ve yapışkan enflasyon beklentileriyle bir arada olduğundan dolayı fiyatlar da yükselmeye devam ediyor. Resesyon ortamında normal şartlarda ekonomiyi destekleyici politikalar uygulanması uygundur. Burada kısıt devlet bütçesinin sınırlı olmasıdır.
Kârlar düşebilir
Bütçeyi kollayabildiğiniz sürece talebin böylesine zayıfladığı bir ortamda ekonominin desteklenmesine kimse itiraz etmez. Ancak bir temel prensipten ödün verilmemek şartıyla: Genişlemeci maliye politikası önemleri serbest piyasa mekanizmasının işleyişiyle tutarlı ve serbest piyasa yapısını destekleyici adımlar olmalı. Sistemde tıkanmalar, rekabetçi uygulamadan uzaklaşan tekelleşmeler varsa bunları önleyici, tam rekabet ortamını güçlendirici teşvikler geldiği sürece atılan adımlar sadece günü kurtarmanın ötesinde ekonomiye kalıcı fayda sağlayan adımlar olur. Bunun tersi durumda yani serbest piyasa dokusuna zarar verecek adımlar atılırsa, bu sefer faydadan çok zarar görülür.
Neden mi?
Serbest piyasa sistemine dâhil şirketler kâr amacıyla üretim yaparlar. Kârlarını azami seviyeye çıkaracak fiyatlamayı da maliyet ve getiriyi denkleştirecek üretim miktarını belirlemek suretiyle yaparlar. Şirketlerin bu prensiple belirlemiş oldukları optimal fiyatlardan sapma olmasının doğrudan etkisi şirket kârlarında düşüş ve bilançolardaki kötüleşmenin finansal istikrar açısından bir tehdit oluşturması olur. İşte bu nedenle ekonomiyi desteklemek ve zor durumdaki firmaları kurtarmak konusunda ne kadar samimi ve istekli olsak da bunu piyasa kurallarından sapmadan yerine getirmemiz gerekir.
2007 krizi sonrası ABD’nin dev şirketleri batma eşiğine geldiğinde Fed normalde yetki alanına girmese de finansal istikrarı koruma adına bu şirketlere kredi vermeyi kabul etti. Ancak krediyi veren değil ticari bir banka, koskoca ABD merkez bankası olsa da piyasa prensiplerinden sapmadı. Zamanın başkanı Bernanke, sonradan yazmış olduğu Karar Alma Cesareti (Courage to Act) adlı kitabında verdikleri kredilerin yüksek riskleri göz önünde bulundurularak piyasa faizlerinden daha yüksek bir faizle ve mutlaka teminat karşılığı verildiğini vurguladı. Öyle ki Lehman Brothers’a kredi vermeyip batmasına neden izin verdiklerini de “Fed’den kredi alabilecek teminatları yoktu” şeklinde açıkladı.
İstikrar kollanmalı
Yukarıdaki örnekten çıkarılacak önemli dersler var. Öncelikle piyasa prensiplerinden sapmamaya özen gösteriliyor. Fed bunu “moral hazard” dediğimiz, ileride aşırı risk alma davranışını desteklememek için yapıyor. İşin bir de maddi boyutu var. Eğer borcu veren taraf ticari bir banka ise ve riskli şirketlere piyasa faizinin altında bir faizden kredi verirse o zaman yukarıda bahsettiğimiz optimal fiyatlamadan sapma olur. Şirketin riski bankaya geçer. Yani bir firmayı kurtaralım derken başkasını tehlikeye atabiliriz. Bu nedenle, yeni adımlar geliştirirken uzun vadeli finansal istikrarı kollamamız kritik önem taşımaktadır.