Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları

Bu yazıyı kaleme aldığım sırada 2016 yılı son çeyreğine ait büyüme rakamı henüz açıklanmamıştı. Beklentiler ağırlıklı olarak seneyi yüzde 2 gibi bir rakamla kapatacağımız şeklinde. Bu rakam bir önceki yılın aynı çeyreğine göre de yüzde 2 gibi bir büyümeye karşılık geliyor.

Büyüme rakamıyla ilgili sağlıklı bir tahmin yapabilmek oldukça güçleşti. Zira TÜİK’in son revizyonlarından sonra en sağlam öncü gösterge sayılan sanayi üretim endeksi ile GSYH arasındaki korelasyon zayıfladı. Son çeyrekte sanayi üretiminin bir önceki çeyreğe göre ciddi olarak toparlandığını ve üçüncü çeyrekteki -3’lük daralmadan son çeyrekte yüzde 2’lik büyümeye geçtiğini gördük. Ancak hem büyüme ile arasındaki korelasyon zayıfladığı hem de sanayi üretimi çok oynak bir seri olduğu için buna dayalı tahmin yapmak güç.

Haberin Devamı

Resesyon ihtimali

Resesyon iki çeyrek arka arkaya gelen ekonomik daralmaya verilen teknik ad. 2016 üçüncü çeyreğinde -2.7’lik bir daralma yaşadıktan sonra kritik soru bu yavaşlamanın devam edip etmeyeceği idi. İtiraf etmek gerekirse 2016 yılında teknik bir resesyon yaşanabileceği ihtimali beni uzun bir süre tedirgin etti. Çünkü son çeyrekteki öncü göstergeler (döviz kurundaki yükseliş, güven endekslerindeki düşüş, kapasite kullanım oranındaki yatay seyir) olumlu bir tahmini zorlaştırıyordu. Bununla birlikte beni şaşırtan gösterge kredi büyümesi oldu.

Şekilde kırmızı çizgi (sol eksen) kurumsal kredileri siyah çizgi ise (sağ eksen) reel kesim güven endeksini gösteriyor. 2016 yılı son çeyreğinde reel kesim güven endeksi hızla düşmeye devam ederken kredilerin artışa geçtiğini görüyoruz. Normal şartlarda ekonomiye ait diğer göstergeler olumsuz iken kredilerde bir artış beklenmez. Çünkü geleceğe ait belirsizliklerin yoğunlaştığı, kurun hızla yükseldiği durumlarda kurumlar temkinli davranıp harcamalarını ertelemeyi tercih ederler. Buna rağmen kredilerin artmasını hükümetin uyguladığı teşvik ve seferberlik politikalarına bağlıyorum.

Aman dikkat edelim

Darbe girişiminin ardından yaşanan olumsuzlukların ekonomide uzun süreli bir hasar yaratmaması için maliye politikasının devreye sokulması ve değişik paketlerle üretime destek verilmesi elbette takdir edilmeli. Ancak bunu yaparken oluşabilecek yan etkilerden haberdar olmak ve önlem almak da bir o kadar önemli. Bunlardan bir tanesi “ahlaki tehlike” (moral hazard) kavramı. Bankaları kredi vermeye teşvik ederken riskli kredilerin artmasına göz yumarsak bu durum ileride daha ağır bir bedel olarak geri döner. Yine kredi maliyetlerini düşürmek için mevduat faizlerinin baskılanması hem tasarrufları caydırıcı hem de banka finansmanını sınırlayıcı bir etki yapabilir.

Büyüme rakamı ne gelir