Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde bugünlerde tekstilcilerin keyfine diyecek yok. Hükümetin hazır giyim üretiminde kullanılan ithal kumaş, iplik gibi girdilere vergi getirmesi bir anda gözleri içerideki üreticilere çevirdi. Ama kısa sürede içerideki durumun hiç parlak olmadığı ortaya çıktı.
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Hilmi Uğurtaş yıllardır ucuz ithal ürünlerin yerli fasoncuları yok ettiğini söylüyor. Bugünlerde ise ayakta kalabilen çok az sayıdaki fasoncu talep patlaması nedeniyle kral gibi olmuş. Parayı peşin almadan mal yapmıyorlarmış.
Tabi bu durum işçilik ücretlerine de yansımış. “Ayda 1.000 liraya işçi zor bulunuyor” diyen Hilmi Uğurtaş işletmelerin kapıları eleman aranıyor ilanlarıyla dolu olduğunu ama kalifiye işçi bir yana düz işçi olarak çalışacak personel bulmakta bile zorlanıldığını söylüyor.
Hükümetin aldığı kararların doğru olduğunu savunan İAOSB Başkanı, “Zamanında ithal ürünler yüzünden yerli üreticileri yok etmeseydik bugün bu sıkıntılar yaşanmazdı” diyor.
Hey gidi günler hey
Türkiye’nin ilk organize bölgelerinden biri olan 30 yaşındaki Atatürk Organize Sanayinin (İAOSB) yaklaşık 30 bin de çalışanı var. Bundan üç yıl kadar önce dünya krizinin ortalığı kasıp kavurduğu günlerde bölgedeki üretici firmaların temsilcileriyle, nabız tutma toplantıları yapmıştık.
İAOSB’de otomotivden, gıdaya 40’a yakın sektör var. Aralarında BMW, Mercedes, Jaguar için üretim yapan Avrupa’nın en büyük jant üreticilerin CMS gibi ve Cevher Döküm gibileri de var, DYO gibi Türkiye’nin en büyük boya fabrikaları da. Yani ekonominin nabzını tutmak için ideal bir yer İAOSB.
O günlerde çalışan sayısı hızla azalıyor, bazı fabrikalar üretim yapmasa bile çalışıyor gibi görünerek durumu kurtarmaya çalışıyordu. Herkesin derdi kazasız belasız krizi atlatıp düzlüğe çıkmaktı. Başbakan Erdoğan o günlerde ağlayıp, sızlayıp devletten destek isteyenler için “Sanayicinin zulasında en az iki yıl yetecek kadar parası vardır” demişti.
Haksız değilmiş Erdoğan. Yüzlerce fabrikanın bulunduğu Atatürk Organize’de bir çok firma krize dayanmış, kapanan işletme sayısı 20 civarında olmuştu. Pek çok firma da bir daha yetişmiş eleman bulamam diye elindeki kalifiye işçileri işten çıkarmamıştı. Buna rağmen en az 5-6 bin kişi o günlerde işini kaybetmişti.
Tabi bir de parlak günler var. İAOSB yöneticileri ekonominin şahlandığı yıllarda bölgede vardiya sayısının üçe çalışan sayısının ise 60 bine kadar çıktığını söyleyerek “Hey gidi günler hey. Bir daha onları görür müyüz acaba” diyor.
Yabancı öğrencilerle Expo lobisi
Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu öğrencileriyle birkaç ders, haberlerin hazırlanmasından gazetenin baskıya girişine kadar uzayan zincir üzerine sohbetler yaptık. Hepsi pırıl, pırıl gençler. Hepsinin hayalleri var.
Sonra bir şekilde konu İzmir’in Expo 2020 adaylığına geldi. Eğer İzmir kazanırsa Expo 2020’nin en büyük yararını genç kuşağın göreceğini söyledim. Sonra onlara biraz Expo’yu anlattım. Konu ilgilerini çekmiş olmalı ki çaktırmadan kendi aralarında konuşan ve uyuklayan birkaç öğrenci bile pür dikkat dinlemeye başladı.
Expo’yu kazanmanın birinci şartı tüm kentin bu projeye sahip çıkması. Bunda da en büyük görev gençlere düşüyor. Öğrendiklerini büyüklerine ve küçüklerine anlattıkça İzmirliler Expo’nun önemini kavrayıp daha çok sarılacak. Kaybedecek fazla vakit yok; seçim sadece 15 ay sonra.
Geçenlerde Gediz Üniversitesi kurucusu Abdullah Kavuk Expo için ilginç bir projelerinden söz etti. Üniversite’de Afrika ülkelerinden gelen çok sayıda öğrencileri olduğunu belirten Kavuk, bunların arasında bulundukları ülkelerin etkili ailelerinin çocukları olduğunu söyledi. Hatta aralarında Kral çocuğu olan bile varmış. Kavuk, üniversite olarak bu çocukların aileleri aracılığıyla o ülkelerde Expo lobisi yapmayı planladıklarını söyledi.
İşte böyle projelere şapka çıkarılır. Benzer projelerin mutlaka diğer üniversitelerden de geleceğine eminim.