Tarihin en büyük inşaat harikalarından biri İngiltere ile Fransa’yı denizin altından birbirine bağlayan Manş Tüneli’dir. Projenin gerçekleşmesini sağlayanlardan biri dünya inşaat devi Amerikan Bechtel firması. O yıllarda Bechtel Türkiye’de Enka İnşaat ile bir çok projede ortak işler yapıyordu.
Dönem Özal devri. Kaynak yokluğundan yatırım sıkıntısı çeken Türkiye’ye yabancı sermayenin gelip fabrikalar, işyerleri kurması için Özal proje üzerine, proje yaratıyor. Ege Serbest Bölge de bunlardan biri.
Serbest Bölge, yatırımcıya en düşük maliyetle ürün yapma imkanlarının sağlandığı üretim merkezi. Buradaki malların üretiminde kullanılan ithal hammadde, ara mal gibi girdilerden gümrük alınmıyor. Ayrıca burada çalışanların ücretlerinden gelir vergisi alınmaması gibi işçilik maliyetlerini düşürücü teşvikler de var. Buna karşılık üretici firma da ürettiği malın tamamına yakınını yurtdışına ihraç etmeye mecbur.
Ama asıl mesele yabancı yatırımcının gelip fabrikasını kurabileceği sanayi kasabasının yaratılmasında. Bunlar öyle yerler olmalı ki fabrikayı kurmak isteyen elektik, su, enerji, yol, çevre düzeni gibi işlerle ve bunlar için gereken yüzlerce bürokratik izinle uğraşmasın.
Özal, Enka’nın patronu Şarık Tara’nın aracılığıyla tanıştığı Bechtel yöneticilerine anlatıyor projelerini. Nereye yapılabilir araştırmasında Amerikalıların tercihi İzmir çıkıyor ve proje için çalışma başlıyor.
Bechtel bu proje için o sırada Manş Tüneli inşaatında üst düzey görevde bulunan en değerli mühendislerinden hem de Türk olan Kaya Tuncer’i görevlendiriyor. Tuncer, burslu olarak mühendislik eğitimi aldığı ABD’de kariyer basamaklarında hızla yükselip Bechtel’in en önemli projeleri teslim ettiği bir isimdi.
Tuncer Türkiye’ye geliyor. Proje başlıyor ama sonra Bechtel başka işlerine ağırlık vermek için işten çekilme kararı alır. Bunun üzerine Özal, Kaya Tuncer’i işi sahiplenmesi için ikna ediyor. Böylece Tuncer çalışmak için geldiği işin patronu oluyor.İyi ki de olmuş. Bir zamanlar kuş, uçmaz kervan geçmez bomboş arazilerde kurulu fabrikalarda bugün 22 bin 500 kişi çalışıyor; en kısa sürede 30 bine çıkması hedefleniyor. Daha geçen yıl biri Amerikan uçak motoru fabrikası olmak üzere üç yeni fabrikanın temeli atıldı. Bugün bölgede bulunan firmalar Türkiye’ye ihracattan 4 milyar dolar döviz kazandırıyor. Gelecek yılın hedefi ise 5 milyar dolar.
Önceki gün son yolculuğuna uğurlanan Kaya Tuncer, geleceğin astronotlarını yetiştirmek için NASA ile işbirliği yapıp dünyadaki dört uzay kampından birini İzmir’de yaptı. Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler burada uzayı keşfedip astronotluk eğitimi alıyor.
Tuncer’in son hayallerinden ikisini yakından biliyorum. Bunlardan biri İzmir’i havacılık kümelenmesi merkezi yapmaktı. Son bir yılda bunda çok önemli adımlar atıldı. Yakında dünyadaki uçakların en önemli parçaları Türkiye’de üretilmeye başlanacak.
Diğeri ise ‘bio medikal’de Ege Serbest Bölge’yi (Esbaş) inovasyon merkezi yapmak. İki yıl önce sağlık sektörü için en ileri teknolojiye sahip tıbbi cihazları İzmir’de geliştirmek için ABD’deki üniversitelerde Türk bilim adamlarını, mühendisleri konferans için İzmir’de topladı. Bilgilerini ülkelerine taşıyıp Türkiye’nin teknoloji üretim merkezi olup sınıf atlaması için yer, yurt her türlü desteği verme sözü verdi. Şimdi o proje de ilerliyor.Hayat gelip geçicidir. Ama bazı insanlar arkada bıraktıkları eseriyle hiç unutulmaz.
Kaya Tuncer de onlardan biriydi.
Toprağı bol olsun.