Yunanistan için gün ülkeyi kimin veya hangi nedenlerin bu feci haline getirdiğini tartışma günü değildir.
Artık gelinen noktada Yunanistan’ı kimin nasıl kurtaracağını soğukkanlılıkla değerlendirmek lazım.
Şimdi hem Yunanlılara hem de onlara yardım eden örgütlere ve ülkelere düşen başlıca sorumluluk, inatlaşmayı bırakmaktır.
Evet, son günlerde iki tarafın sergilediği inatlaşma çözüm yolunu tıkadı.
Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF’den oluşan “kreditörler”, Yunan Başbakanı Aleksis Çipras’ın sunduğu “kemer sıkma” programını yetersiz bulup reddettiler. Onlara göre, Yunanistan’ın ekonomisini toparlaması -ve astronomik dış borçlarını ödeyebilmesi- için, kemerlerini çok daha fazla sıkması şart. Bu fikirle kreditörler çok acı bir reçete içeren bir planı kabul ettirmek istediler. Ama bu kez de Çipras restini çekti ve müzakerelere son verip halk oylamasına başvuracağını ilan etti.
Halk “ohi” derse...
Çipras’ı bu yolu seçmeye iten neden şudur: Yunan halkı daha fazla fedakârlık yapacak durumda değil. Avrupa bunu anlamıyor. Daha ağır şartlar empoze etmeye kalkışıyor. Hükümet halkın hissiyatına tercüman olarak bu şartları reddetti. Şimdi halk sandık başında kararını versin. Dünya da gerçeği görsün...
Solcu Başbakan bu yolu seçerken kendi ideolojik inançlarına göre hareket etmiş sayılabilir. Bununla ilgili beyanlarında popülist ve hamasi ifadeler de olsa, sonuç itibarıyla demokratik bir uygulamaya başvurdu. Ama pratikte referandum sonucu, neyi ne kadar değiştirecek?
Önümüzdeki pazar günü sandık başına gidecek olan halka sorulacak soru, Avrupa’nın koştuğu kemer sıkma şartlarını kabul edip etmediğidir. Eğer çoğunluk “evet” derse, Çipras “Peki, öyle olsun” deyip iktidardan çekilecek. O zaman bu acı reçeteyi uygulamaya razı olan birileri aranacak ki o da hiç kolay olmayacak...
Eğer halk “ohi” (hayır) derse, Çipras iş başında kalacak ve onun kanısınca Avrupa karşısında “eli güçlenecek”... Tabii eğer Avrupa son sunduğu kemer sıkma planından vazgeçip Çipras’a bir şans daha vermeye razı olursa...
Rusya devreye girerse...
Aslında bu referandumu bir fırsat olarak görmek mümkün.
Gerçi Avrupa’da Yunanlıların “ohi” demesinin ve dolayısıyla Çipras’a arka çıkmasının, Atina’nın euro bölgesinden ayrılmasına yol açacağını düşünenler var. Ama Yunanistan’ın bu şekilde Avrupa’ya sırtını çevirmesini, aslında Batı’nın şimdiden kaygı verici bir olasılık olarak değerlendirmesi gerekiyor.
Böyle bir inatlaşma yüzünden Avrupa’nın ve Batı’nın Yunanistan’ı kaybetmesi büyük akılsızlık olur.
Çipras’ın geçenlerde Moskova ziyaretinde Rusya’dan yardım görebileceğine dair aldığı sinyali hafife almamak lazım. Atina’nın Moskova’nın yörüngesine girmesi, bölgedeki siyasal ve ekonomik dengelerde önemli değişikliklere yol açabilir.
Başta belirttiğimiz gibi, bu kriz karşılıklı inatlaşmayla halledilemez. Çipras bu badireden kurtulmak için Avrupa’nın desteğini kazanmak zorundadır. Ama Batı da Yunanistan’ı kaybetmemek için aklını ve olanaklarını kullanmalıdır.