Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kızmak kolay ama bu gibi hallerde “Acaba nerede yanlış yaptık da umduğumuz sonucu alamadık” diye düşünmek daha doğru olur...
Söz konusu olay, Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi üyeliği seçiminde uğradığı yenilgidir.
Büyük umutlar besleyen Ankara bu sonuç karşısında çok üzgün ve kızgın.
Demek ki bunca çabadan sonra cepte keklik sanılan bir kısım ülkelerin oyu hakkında yapılan tahmin ve hesaplarda bir yanlış var.
Bunların başında Ortadoğu ülkeleri geliyor. Aslında BM’deki oylamanın sonucunu, özellikle Ankara’nın Ortadoğu politikası açısından iyice değerlendirmek gerek. Bu vesileyle ortaya çıkan tablo, bu sonuca götüren yanlışların daha net görülmesini mümkün kılıyor.
Dolayısıyla, bu olayı Ortadoğu politikalarında “nerede yanlış yapıldığı”nı masaya yatırmak için bir fırsat olarak kullanmakta yarar vardır...
Taraf olunca...
Güvenlik Konseyi üyeliği için yapılan oylamada, Türkiye’ye karşı oy vermenin dışında, diğer ülkeleri de bu yöne iten Arap ülkeleri var. Bunların arasında Mısır, Suudi Arabistan ve Arap Emirlikleri’nin yer alması dikkati çekti. Anlaşılan Arap Birliği üyelerinin çoğu Ankara karşıtı kampanyaya katıldı. Tabii bunların başında Suriye’nin bulunduğunu da belirtmeye gerek yok.
Bu tavır, Arap dünyasının Türkiye’ye bakışının birkaç yıl öncesine göre (örneğin Güvenlik Konseyi üyeliği için 2008’de yapılan oylamaya göre) bir hayli değiştiğini, eski yakınlığın erozyona uğradığını gösteriyor.
Bunun çeşitli nedenleri var. Arap Baharı’ndan sonra, AK Parti iktidarı bölge ülkelerindeki olaylar karşısında “ilkesel” diye nitelendirdiği bir tutum aldı, demokratik değişimi savundu, baskı ve zulme karşı çıktı. Ne var ki Ankara bu politikayı sadece bir pozisyon sergilemekle yetinmeyip, iç çatışmalara sahne olan ülkeleri yönlendirmeye çalıştı ve sonuçta onların iç kavgalarına taraf oldu.
Bu örneğin Suriye’de Esad rejimini devirmeye yönelik güçleri örgütlemeye ve aktif olarak desteklemeye kadar gitti. Ankara Mısır’daki darbeden sonra da Sisi yönetimine karşı sert bir tavır aldı ve devrik rejimi savunmayı sürdürdü. Bu da Müslüman Kardeşler’e karşı mücadele eden Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin Ankara’dan uzaklaşmasına yol açtı.
Sert üslup
Hükümetin taraf tutan, ideolojik ve duygusal bazda belirli parti ve liderlerin yanında yer alan ve bir bakıma bu ülkelerin iç işlerine karışan politikası bölgede Türkiye’nin etkinliğini zayıflattı.
Örneğin geçen ay Ankara ile Kahire’nin buzları eritmesi gündeme gelmiş, Türk ve Mısır Dışişleri bakanlarının BM’de bir araya gelmesi planlanmıştı. Ama o randevudan bir gün öce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Genel Kurul’da Mısır rejimini yerden yere vurmasından sonra Mısırlı Bakan buluşmayı iptal etti... Bunun ardından da (aslında Türkiye’nin çok önem verdiği) Gazze’nin yeniden imarı için Mısır’ın düzenlediği uluslararası konferansta Türkiye diğer ülkelerin aksine ancak alt seviyede temsil edilebildi.
Hasılı, Türkiye’nin bölgede son zamanlarda sempati ve destek kaybetmesi sebepsiz değil. Daha gerçekçi bir politika için, son dönemde neyin yanlış yapıldığını tespit etmek zamanı gelmiştir.