Basına pek yansımadı ama günlerdir diplomasi cephesinde Suriye ile ilgili yoğun bir faaliyet var.
Uzun süreden beri Suriye’den sırf savaş, ölüm, göç ve felaket haberlerinin geldiği bir ortamda, nihayet barışçı çözüm için bir hareketliliğin başlaması az da olsa bir umut veriyor.
Nedir bu hareketlilik?
Geçen ayın ortalarından itibaren, Rusya ABD, İran ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği bir diplomatik trafik başlatıldı. Bu ülkelerin üst düzey yetkilileri arasında çeşitli başkentlerde ikili veya çok taraflı görüşmeler yapıldı.
Buna bizdeki moda terimiyle “istikşafi” temaslar da diyebilirsiniz. Amaç, bu aktörler arasında, Suriye krizine nasıl bir son verileceği konusunda zemin yollamak ve mümkünse yeni bir barış sürecinin yolunu açmak...
Eski rakip, yeni ortak
Bu gizli diplomasi dizisinin ilginç yanı, sahneye çıkan aktörlerin eski rakip olmaları. Rusya ile ABD, İran ile Suudi Arabistan gibi... Bu kez dördü de Suriye’de “oyun kurucu” olarak bir nevi ortak rolüne soyundular...
Tabii bu çabalardan hemen somut sonuç beklenemez. Ama Suriye konusunda yeni bir diplomasi sürecinin başlamakta olduğu söylenebilir. Bu yönde bazı olumlu işaretler de görülüyor. Örneğin BM Güvenlik Konseyi dün ABD’si, Rusya’sı, Çin’i dahil, 15 üye ülke birliğiyle, bir deklarasyon metni üzerinde mutabık kaldı. Bu belge, Suriye’de tüm tarafların barışçı müzakerelerin başlaması için çalışmalarını, kapsayıcı, geniş tabanlı bir geçiş hükümeti kurarak ülkeyi barışa götürecek adımları atmalarını istiyor.
Bu gelişmenin anlamı şu: Yıllardır Güvenlik Konseyi’nden Suriye konusunda bir karar çıkmıyordu. Beş daimi üyenin veto hakkı yüzünden... Şimdi “Beşler” bizzat oturup deklarasyon metnini birlikte hazırladılar. Umut verici önemli bir değişiklik bu.
Değişen dinamikler
Peki, daha yakın geçmişe kadar Suriye üzerinde anlaşamayan aktörler şimdi nasıl oluyor da bir araya geliyorlar?
Bunun nedeni, bölgedeki son değişiklikler, ortaya çıkan yeni dinamikler. Büyük güçler, eski sabit pozisyonlarının sorunu çözemeyeceğini artık anlıyorlar. Esad hâlâ yerinde ama eskisi gibi güçlü değil. Suriye fiilen bölünüyor, dağılıyor. Üstelik herkesin canını çok sıkan IŞİD ve benzeri terör örgütlerinin yarattığı büyük bir tehdit var.
İşte bu çeşitli faktörler, belli aktörleri ortak bir diplomatik atağa geçmeye zorlamış bulunuyor.
Son 4 yıl Suriye sorununun sürüncemede kalmasında küresel ve bölgesel güçlerin büyük payının olduğunu ve ancak kendi aralarında mutabakat olursa hal yoluna girebileceğini gösterdi. Umarız şimdi böyle bir ortak çabayla bu yol nihayet açılır...