IŞİD ortaya çıktığı günden bu yana Suriye krizi unutuldu adeta...
Oysa üç yıl boyunca dünya Suriye’deki iç savaşla ve bunun yarattığı uluslararası gerginliklerle yatıp kalktı.
Şimdi Suriye’deki iç çatışmalar neredeyse dört yılını doldurmak üzere ve dünya artık bu krizin özüyle ilgilenmiyor. Halen bütün dikkatler Suriye’de IŞİD’in eylemleri üzerinde odaklanmış durumda.
Dünya medyasında uzunca bir süredir Suriye sorunu konusunda bir haber yok. Beşar Esad Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaya devam ediyor. Ülkenin özellikle kuzey bölgeleri Şam’dan kopmuş da olsa, ordu desteğindeki rejim hâlâ duruma hâkim.
Rusya’nın duruşu
Uluslararası diplomasi için de aynı şey söylenebilir.
Sorunun çözümü için Cenevre-2’den beri yeni bir adım atılmadı. Sorunla yakından ilgilenen -ve geri plandan olayları manipüle etmeye çalışan- ülkeler de eski pozisyonlarını koruyorlar.
Cenevre’de Rusya’nın tutumu, Esad’ın da mutlaka içinde yer alacağı bir müzakere ve uzlaşma sürecini başlatmak yönündeydi. Moskova’nın bu duruşunda bir değişiklik yok.
Ama Rusya Esad rejiminin Suriyeli muhalifleri dinlemesini ve çatışmalara son verecek bir siyasi formül üzerinde anlaşmasını istiyor. İşte bu amaçla Putin yönetimi hafta içinde rejim temsilcileriyle muhalifleri Moskova’da topladı.
Bu girişimin fazla yankı uyandırmamasının sebebi, Suriye dışında faaliyette bulunan ve Türkiye başta olmak üzere Batılı ülkelerin desteklediği esas muhalefetin -“Ulusal Koalisyon”un- bu toplantıyı boykot etmiş olmasıdır. “Ulusal Koalisyon” Rusya’nın yaptığı daveti reddedince, Moskova’da iki gün süren görüşmelere sadece Suriye’deki bazı “muhalif gruplar” ve Suriye dışındaki birkaç Suriyeli aydın katıldı.
Toplantıda siyasi tutukluların serbest bırakılmasından çatışmalara son verilmesine kadar çeşitli öneriler tartışıldı ve bir “uzlaşma bildirgesi” yayımlandı. Ancak basına yapılan açıklamalara göre, “Esad’ın geleceği” konuşulmadı!
Bu durumda Rus inisiyatifinin pek ilgi görmemiş olmasına şaşmamalı...
ABD’nin dönüşü
Suriye krizinde uluslararası diplomasinin hareketsizliğinin en önemli nedeni de ABD başta olmak üzere Batı’nın Şam’daki rejimi bir yana bırakıp sadece IŞİD tehdidiyle ilgilenmesidir.
Başkan Obama yıllık ulusa sesleniş konuşmasında Suriye’den iki kez söz etti; ama ikisi de IŞİD’le mücadele konusundaydı. ABD’nin gözünde Suriye’de esas sorunun Esad değil IŞİD olduğu artık açıkça biliniyor. Washington’da resmi ağızlar da artık “önceliğin Esad’ın devrilmesi olmadığını” söylüyorlar. “New York Times” gazetesi Obama yönetiminin Suriye politikasında bir “dönüş”ten söz ediyor. Yani ABD artık Esad’ın gidip gitmemesiyle o kadar ilgili değil. Onun için IŞİD’in yok edilmesi daha önemli...
Bütün bunlar alt alta getirildiğinde şu gerçek ortaya çıkıyor: Türkiye’nin Suriye politikası şimdiye kadar Esad’ın bir an önce etkisiz edilmesini hedeflemiş, bu amaçla da Suriye muhalefetinin ve direniş hareketinin öncülüğünü üstlenmiştir.
Son duruma bakılırsa, Esad yerinde duruyor, muhalifler de saf dışı kalıyor.