Suriye’deki iç savaş giderek Türkiye için yeni ve tehlikeli boyutlar alıyor. Son gelişme, sınıra yakın Suriye kasabası Azaz’ın El Kaide’nin uzantısı olan bir grubun eline geçmesidir. Olayın önemli ve kaygı verici yanı, “Irak-Levan İslam Devleti” adlı grubun bu bölgeye hâkim olmak için, Türkiye’nin aktif desteğine sahip olan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) savaşçılarıyla çarpışmasıdır.
Aslında ÖSO Esad rejimine karşı çeşitli unsurları aynı safta toplamayı amaçlıyordu. Ancak son zamanlarda El Kaide ile bağlantılı grupların kendi başlarına hareket ettikleri ve farklı amaçlı eylemlerde bulundukları görüldü.
Son olay, ÖSO savaşçılarıyla, İslamcıların karşı karşıya geldiğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla Suriye’deki iç savaş bir yandan ÖSO ile Esad’ın ordusu arasında devam ederken, diğer yandan İslamcılarla Kürtler, şimdi de ÖSO ile İslamcılar birbirleriyle çatışıyor.
***
El Kaide ile bağlantılı grupların Türk sınırına yakın bölgede varlık göstermesi ve stratejik noktaları ele geçirmesi, Türkiye’nin güvenliği açısından tehlikeli bir durum oluşturuyor. Bu böyle devam ederse, Türkiye pratikte El Kaide ile sınırdaş hale gelmiş olacak!
Bunun böyle olacağı belliydi. El Kaide’ci unsurların ÖSO saflarına katılmak üzere Türk topraklarından Kuzey Suriye’ye geçtikleri, daha bu yılın başlarında öğrenilmişti. Hatta ABD bu yüzden direnişçilere yardımlarını kesmiş, Ankara’yı da bu konuda uyarmıştı.
Türkiye’nin sınırları açık tutma ve direnişçilere destek olma politikası, sonuçta El Nusra gibi Cihatçı grupların işine yaradı.
Bunun öngörülmemesinin ve zamanında gereken politika ayarlamasının yapılmamasının, maalesef şimdiki durumla karşılaşmamızda önemli payı var...
RUHANİ FARKI
Geçen haziranda İran Cumhurbaşkanlığı’na Hasan Ruhani’nin seçilmesi Tahran’ın iç ve dış politikasında değişiklik bekleyenlere umut vermişti.
Din adamı olmakla beraber, ılımlı ve pragmatik bir lider olarak Ruhani’nin meselelere ve dünyaya bakışı, yaklaşımı ve üslubu Ahmedinecad’ın aksine, oldukça farklı olduğunu göstermeye başladı. Ruhani içeride siyasi havayı yumuşatmaya niyetli. Önceki gün, aralarında insan hakları savunucusu avukat Nesrin Sutude’nin de bulunduğu 11 siyasi mahkum serbest bırakıldı. Dışarıda da Ruhani dün NBC’ye verdiği mülakatta da ABD’ye ve dünyaya nükleer silahlar meselesinde bazı önemli mesajlar verdi.
Ruhani İran’ın nükleer silah üretmek niyetinde olmadığını söylerken, bu konuda karar vermek yetkisine bizzat sahip olduğunu vurguladı. Bu işle ilgili şimdiye kadar son sözü dini lider Ayetullah Hamaney söylüyordu. Şimdi Ruhani bu görevi Dışişleri Bakanlığı’yla paylaşarak kendi üstlendi.
Bu, nükleer krize diyalog ile bir çözüm bulma olasılığını güçlendiriyor. Başkan Obama ve Ruhani arasındaki son mektup teatisi bu yönde ileri bir adım sayılıyor.
İran’ın şimdi daha esnek bir tutum almasında Ruhani’nin kişiliği kadar, ülkenin ambargolar yüzünden büyük ekonomik sıkıntılar çekmesinin ve uluslararası alanda izole olmasının da rolü var.
Nedenleri ne olursa olsun, Ruhani’nin önderliğinde İran yeni bir yola girmek üzere...