Fransız “Charlie Hebdo” mizah dergisinin uğradığı terör saldırısından sonra yayımladığı özel sayının kapağında Hz. Muhammed’in bir karikatürünün yer alması, siyasi olduğu kadar akademik boyutları olan bir soruyu gündeme getirdi:
İfade özgürlüğü sınırsız olabilir mi? Bir toplumu inciten veya ona karşı nefret yaratan yayınlar, ifade özgürlüğünün bir parçası sayılabilir mi? Kutsal sayılan değerlerin hedef alınması, sınırsız bir özgürlüğün ifadesi kabul edilebilir mi?
Fransa dahil Batı’da özellikle entelektüel çevrelerin savunduğu görüş belli: İfade -bu arada basın- özgürlüğü demokrasilerin kayıtsız şartsız özelliğidir. Buna hiçbir kısıtlama -veya sınır- getirilemez...
Bu nedenle Batı’da liderler ve hatta kutsal değerler dahil, her konuda eleştirel veya mizahi, alaylı yayınlar yapılıyor. Sözü geçen Fransız dergisi, Hz. İsa dahil pek çok lideri karikatürize etmekle tanınmıştır.
Zihniyet farkı
Avrupa’da ve ABD’de hâkim olan zihniyet budur. Dolayısıyla karikatüristler, artistler, yazarlar liderlerle dalga geçmekte, toplumun çeşitli kesimlerine karşı kışkırtıcı veya rencide edici şeyler söylemekte veya yazmakta bir sakınca görmüyorlar.
Oysa dünya yalnız onlardan ibaret değildir. Başka türlü düşünen, farklı kültür ve inançlara mensup milletler ve topluluklar var.
Örneğin Müslüman dünyası Hz. Muhammed’in resimlerinin ve hele karikatürlerinin yayımlanmasına şiddetle karşıdır. Bu köklü bir inançla ilgili özel bir hassasiyettir.
Bunu Avrupalıların veya genelde Batılıların çoktan öğrenmiş olmaları ve bu duyarlılığı dikkate almaları gerekirdi. Oysa bir süredir bazılarının bu gerçeği hiçe sayarak, Müslümanları inciten, onları kışkırtan söylem ve yayınları sürdürdükleri görülüyor.
Mesleğin etik sorumluluğu, yazan çizenlerin bu konuda daha hassas davranmalarını gerektirir. Eğer Avrupa veya Batı “çok kültürlülüğe” önem veriyorsa ve birlikte uyum içinde yaşamayı arzu ediyorsa, “Özgürlük sınır tanımaz” iddiasıyla incitici, haysiyet kırıcı ve kışkırtıcı davranmaktan kaçınmalıdır.
Daha iyi bir yol var
Kuşkusuz bu tür yayınlar, Paris’teki eylemde görüldüğü gibi, militan grupların silahlı saldırıda bulunmalarını, karikatür ve yazı sahiplerini öldürmelerini hiçbir şekilde mazur ve haklı gösteremez. Sık sık tekrarlanan deyişiyle “nedenleri ne olursa olsun” terör onaylanamaz.
Demokrasilerde bu tür yayınlara karşı mücadele etmenin çeşitli barışçı yolları vardır. Protestolar düzenlenebilir, karşı yayın kampanyası açılabilir, sorun parlamentoya veya mahkemeye taşınabilir.
Uluslararası camia, “nefret suçu” diye bir kavramı benimsemiştir. Avrupa’da birçok ülke bunu yasalarına dahil etmiştir. İfade özgürlüğü onlara da bu avantajı sağlamaktadır. İşte bu tür araçlar kullanılarak muzır yayınlara son vermek mümkündür.
Kısacası dünya medyası Müslüman dünyanın Hz. Muhammed ile ilgili hassasiyetini dikkate almayı ifade özgürlüğünden vazgeçme olarak değil, çok kültürlülüğün getirdiği saygı ve uyumun işareti olarak görmelidir. Böyle bir davranış da, aslında özgürlüğü zedelemediği gibi, onun saygınlığını ve etkinliğini artırır.