Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın reform programı çevresinde “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıklamasına dış çevrelerin tepkilerini kısaca “olumlu ama ihtiyatlı” diye ifade edebiliriz.
Konuyla yakından ilgilenen Batılı kaynaklar, kapsamlı ve evrensel değerlerle uyumlu böyle bir planın ortaya çıkmasını önemli bir gelişme sayıyorlar. Bir Avrupalı diplomatın deyişiyle, bu yeni “yol haritası, Türkiye ile Batı dünyasını birbirine yakınlaştıracak nitelikte” görülüyor.
Ayrıca iktidarın insan hak ve özgürlüklerinden yargı sistemine kadar, ülkedeki koşulları iyileştirmeye yönelik böyle köklü bir değişim yapmak ihtiyacını hissetmiş olması “ileri bir adım” sayılıyor.
Bu bir bakıma, iktidar çevrelerinin de son zamanlarda insan hak ve özgürlükler alanında örneğin AB’den ve ABD’den gelen bazı eleştirileri veya uyarıları da her şeye rağmen dikkate aldığını gösteriyor.
Zamanlama uygun
Dış çevrelerin, Eylem Planı’nı genelde olumlu karşılamakla beraber, ihtiyatlı (hatta bazılarının şüpheci) bir tavır almalarının nedeni, planın gerçekten eyleme dönüşüp dönüşmeyeceği, yani uygulama konusuyla ilgilidir.
Öncelikle AB’de bu konuda farklı görüşlerin ifade edildiği açık. Örneğin, Yunan ve Kıbrıs Rum cephesinde, Türkiye’nin bu reform paketini bu ay yapılacak AB zirve toplantısından yaptırım kararının çıkmasını önlemek için ortaya koyduğu öne sürülüyor. Bir kısım Fransız basınının da paylaştığı bu görüşe göre, Ankara’nın attığı adım, tamamen “taktiksel”dir veya bir aldatmacadır. Bu planın açıklanması için zamanlama olarak, zirve tarihine denk getirilmiş olması da boşuna değildir. Aynı iddia, ABD Kongresi’nden de Biden yönetimi üzerinde Türkiye karşıtı baskısıyla ilgili olarak öne sürülmektedir.
Buna rağmen, AB’de Türkiye’ye yaptırım kararı alınmasına karşı çıkan birçok üye vardır ve bunlar, özellikle Erdoğan’ın ilan ettiği yeni politikalara ve bu arada Eylem Planı’na bir şans tanınmasından yanadır. Bu bağlamda, Fransa’nın önceki günkü Erdoğan-Macron telefon görüşmesinden sonraki yeni ortamda, nasıl bir tavır alacağı merak konusudur.
Sıra uygulamada
Kuşkusuz, AB başta olmak üzere Batı dünyasında çeşitli nedenlerden Türkiye’ye karşı tavır alan liderlere veya kuruluşlara en iyi cevabı vermenin yolu, reform planın adım adım eyleme dönüştürülmesidir.
İnsan Hakları Eylem Planı’nın içerdiği ilkeler ve kıyaslar çağdaş ve evrensel niteliktedir. Ama bunların kâğıt üstünde kalmaması, devlet ve toplum tarafından hayata geçirilmesi şarttır.
Bu ise zihniyette, üslupta ve davranış tarzında bir değişim gerektirir. Demokratik hak ve özgürlüklerden adalet ve yargı sistemine kadar, planlanan yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi için, eleştiri ve şikâyet konusu olan birtakım eski uygulamaların terk edilmesi, bu arada daha esnek, uzlaşıcı ve kapsayıcı davranılması esastır. Buna politikacılardan sıradan vatandaşa kadar herkesin uymaya çalışması, bunun yeni bir toplumsal dönüşüm eylemine dönüşmesi önemlidir.
Eylem Planı, içte olduğu kadar, dışta da birtakım beklentiler yaratıyor. Şimdi planı eyleme dönüştürme noktasına gelindiğine göre, öncelikle plan metninin “lafzına ve ruhuna uygun” davranışlarda bulunmakta yarar vardır. Örneğin, şimdi değiştirilmek istenen yargı sistemi, tutuklamalar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bağlayıcı kararları, AB’nin eleştirilen bazı raporları konusunda Eylem Planı’nın içeriğine uygun yeni bir tutumun somut işaretleri verilmelidir.
Kısacası, Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı Eylem Planı’nın içeride ve dışarıda genel bir destek sağlaması için şimdi sıra bu planı eyleme, yani hayata geçirmektir.