Libya Başbakanı Serrac’a bağlı Türkiye destekli güçlerin cephedeki son askeri başarılarını izleyen gelişmeler Libya krizini yeni ve kritik bir noktaya getirmiş bulunuyor.
Başkent Trablus’taki Milli Mutabakat Hükümeti lideri Serrac askeri alandaki hamlesini sürdürürken, Bingazi merkezli Libya Ulusal Ordusu adlı muhalif güçlerin başındaki General Hafter’i destekleyen pek çok ülke derhal bir ateşkesin ilan edilmesi ve iki taraf arasında müzakerelerin başlaması için devreye girdi.
Askeri cephede durumunu yeni ataklarla daha da pekiştirmek isteyen Serrac, gerileyen taraf durumundaki düşmanı Hafter’in aksine, bu ateşkes çağrılarını reddetti. Bu satırlar yazılırken silahlar hâlâ konuşuyor ve bu dış destekli savaşın nasıl sonuçlanacağı kestirilemiyor.
Bilinen husus, uluslararası camianın geniş bir kesiminin ateşkes lehinde yoğun bir diplomatik kampanya başlattığıdır. Bu yönde açık bir tavır alan ve diplomatik girişimlerde bulunan ülkeler arasında Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa ve Almanya’nın yanı sıra, Rusya’nın ve ABD’nin de yer alması önemli bir gelişmedir.
Bütün bu ülkelerin ateşkes konusunda uyguladığı baskı karşısında Serrac yönetiminin ne kadar direneceği, bu arada cephede durumun nasıl evrileceği büyük bir soru işareti...
Gelinen noktada, Türkiye’nin işi de zorlaşıyor.
Ankara şimdiye kadar Serrac hükümetine ve ordusuna siyasi ve askeri aktif destek vermiştir. Türkiye’nin bu desteği, Trablus’taki rejim ve ona bağlı askeri güçlerin son günlerde açıkça görülen başarılarında en büyük, hatta tek belirleyici faktör olmuştur. Nitekim Türkiye, bu tutumu nedeniyle, Libya meselesinde Rusya’dan Fransa’ya kadar pek çok ülkeyle karşı karşıya gelmiş, bu duruşunu ateşkes konusunda da sürdürmüştür.
Nitekim son resmi demeçler, Ankara’nın ateşkes lehinde yapılan çağrıların ve girişimlerin aleyhinde olduğunu gösteriyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bu çağrıları “samimi ve inandırıcı” bulunmadığını söyledi ve bunun Hafter’i askeri yenilgiden kurtarmak için yapıldığını öne sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan da son bir konuşmasında, Serrac’a tam desteği tekrarlarken, Hafter’in mutlaka “sürecin dışında tutulması” gerektiğini belirtti.
Bu durumda Serrac, Türkiye’nin aktif desteğine güvenerek, uluslararası camianın ateşkes çağrılarına karşı çıkmayı ve cephede yeni kazançlar elde etmeyi tercih edecek mi? O takdirde, yeni süreç Türkiye’yi Hafter’den yana olan ülkelerle ve bu arada Suriye meselesinde “stratejik ortak” sayılan Rusya ile karşı karşıya getirir mi? Veya bu olumsuz senaryolar bir yana bırakılırsa, Libya meselesinde bir “oyun kurucu” durumuna gelen Türkiye, aynı tutumunu koruyarak, diğer dış güçleri kendi safına çekmeyi veya “Hafter’in sürecin dışında tutulması kaydıyla” uzlaşıcı bir formülü kabul etmelerini başarabilecek mi?
Bütün bu sorular, Libya sorununun girdiği yeni sürecin sadece ülkenin geleceği açısından değil, aynı zamanda Türkiye’nin Serrac yönetimine angaje olan ve diğer aktörlerle de görüş ayrılıkları yaratan tutumu bakımından da kritik bir aşamaya gelindiğini gösteriyor.