Britanya’da bu sabahın erken saatlerinde açıklanması beklenen seçim sonuçları hakkında şimdiden kesin olarak söylenebilecek tek bir şey var: O da yeni iktidarın bir koalisyon olacağıdır.
Kampanyanın son gününe kadar bütün anketler, iki ana partinin, yani Muhafazakârlarla İşçi Partisi’nin başa baş gittiğini, hiçbirinin de 650 sandalyeli Avam Kamarası’nda çoğunluğu alacak durumda olmadığını ortaya koydu. Hal böyle iken, sandıktan tek partili bir hükümetin çıkması mümkün değil tabii.
Dünkü seçimlerle ilgili belirsizliğin nedeni, iki ana partinin de çoğunluğu elde edecek durumda olmaması, buna karşılık şimdiye kadar üçüncü parti olan Liberal Demokratların yanı sıra iki partinin daha (İskoç Ulusal Partisi ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) parlamentoda yer alma imkânına kavuşmasıdır.
İki parti dönemi bitti
Oysa Britanya’da uzun yıllar iki ana parti sistemi hâkim olmuştu. Yani seçimleri ya Muhafazakârlar ya da İşçi Partisi tek başına iktidara gelebilecek şekilde kazanabiliyordu.
Son yıllarda Liberal Demokrat partinin Avam Kamarası’nda yer almasıyla siyasal dengeler değişti. Tam çoğunluğu alamayan parti mecburen bu üçüncü grupla koalisyon kurdu. İşte 5 yıl önce Muhafazakârların Liberal Demokratlarla kurdukları koalisyon gibi...
Genelde tek parti iktidarı istikrarın garantisi sayılır. Çok partili koalisyonlar kırılgan olabilir, sürtüşmelere yol açabilir. Ama bundan koalisyonların her zaman siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa ve krize yol açtığı sonucunu çıkarmak da doğru değil.
Başbakan David Cameron’un koalisyonunun uyumlu ve başarılı sicili bunun bir örneği.
Kaldı ki parlamentodan tek parti iktidarının çıkamadığı hallerde, koalisyonun kurulması, halkın çeşitli kesimlerinin eğilimlerinin yönetime yansıması bakımından, demokratik bir uygulamadır.
İsrail hep alışık
İngilizler için koalisyon nispeten yeni bir seçenek olabilir, ama İsrail için bu eski bir alışkanlıktır.
İsrail, kurulduğu 1948 yılından beri hep koalisyonlarla yönetilen bir ülke. Bunun nedeni, seçim sisteminin irili ufaklı bütün partilere (ki sayısı da çoktur) 120 sandalyeli mecliste temsil edilme olanağını sağlıyor. (Baraj yüzde 3.25’ten ibaret)...
İsrail kuruluşundan sonraki yıllarda sosyal demokrat ağırlıklı koalisyonlar dönemini yaşadı. Ancak son yıllarda gerek yoğun göç dalgaları sonucu nüfusun yapısında meydana gelen değişiklikler, gerekse bölgesel konjonktür sonucu, İsrail soldan sağa kaydı: Bu kez koalisyonları sağcı partiler -ve bu arada aşırı dinci ve milliyetçi gruplar- oluşturdu. Yani halkın çeşitli kesimlerindeki yeni eğilimler, meclise olduğu gibi, hükümete de yansıdı...
İki ay önce seçimlerden birinci parti olarak çıkan sağcı Likud partisinin lideri Netanyahu önceki gece yarısı, iki dinci ve bir milliyetçi partiyle bir ortaklık kurdu. Ne var ki bu koalisyon da pamuk ipliğine bağlı: Sadece bir sandalyelik çoğunluğa sahip.
Böyle bir koalisyon ne kadar yaşar ve aşırı eğilimli grupların etkisiyle nerelere yönelir? Bunu da zaman gösterecek.