Avrupa’ya yönelik büyük göç akınının her gün birbirinden daha dramatik görüntüleri yürekleri paralıyor. Köhne tekneler veya ufak lastik botlarla denize açılırken boğulup can verenler... Yolları aç ve susuz yürüyerek aşmak isteyenler... Sınırlarda engellerle karşılaşıp insanlık dışı muamele görenler... Bu yıpratıcı yolculuk sırasında çocuklarını veya yakınlarını kaybedenler...
Bütün bunlar şu umut içindir: “Medeni” bir ülkede, daha iyi bir hayata kavuşmak...
Sayıları yüz binleri bulan bu “mülteciler”in gerçekten Avrupa ülkelerinde “sığınma” hakkına erişip erişemeyecekleri belli değil. Şimdilik onlara, bu kadar zorluk ve acı içinde, bu umut direnme ve yola devam etme cesaretini veriyor.
Hayvan muamelesi
Bu dram çerçevesinde öyle çirkin görüntüler var ki insan bunların 21. yüzyılda, Avrupa’da cereyan edebileceğine inanamıyor.
Göç yolu üzerindeki iki ülkenin davranışı artık sicillerine işlenmiş durumda. Birincisi, sınırları kapatıp mültecileri açıkta, aç, susuz bırakan Makedonya. Diğeri, sınırlarında tel örgüden bir duvar ören ve bu zavallılara bir BM yetkilisinin deyişiyle “hayvan muamelesi” yapan Macaristan...
Macaristan 15 Eylül’den, yani bugünden itibaren, ülkeye sızan göçmenleri hapse atacak. Ülke yasalarını çiğniyorlar diye!..
Ya Doğu Avrupa ülkelerine ne demeli? Aslında Polonya ve Slovakya AB üyesi. AB Komisyonu bütün üye ülkelerin belirli kotalara göre bir miktar mülteci kabul etmesini istiyor. Saydığımız ülkeler buna itiraz ediyor. Polonya daha da çirkin bir hareket yapıyor ve sadece bazı Hıristiyan göçmenleri kabul edebileceğini söylüyor...
Ölüme yolculuk
Gene bu dram çerçevesinde göze çarpan gayri insani bir başka davranış da “insan kaçakçıları”ndan geliyor. Bu kişiler veya çeteler göçmenleri derme çatma teknelerle, büyük paralar karşılığında kaçırıyor. Çok kez göçmenlerin umut yolculuğu bir ölüme yolculuk oluyor.
Maalesef bu yolculuğu sırf para hırsıyla organize ve teşvik edenler arasında Türkler ve Türkiye’de üslenmiş Suriyeliler var. Ege Denizi’nde şimdiye kadar yüzlerce zavallı insanın -ve bu arada pek çok çocuğun- boğulmasından bu vicdansız kaçakçılar sorumludur. Bunların yaptığı aslında bir insanlık suçudur da... Resmi makamların bu insan kaçakçılığının önünü kesmek için daha sıkı tedbirler alması şart.
Bu ölüm riskine rağmen, mülteciler neden bu maceraya girişiyor? Küçük çocuğuyla Bodrum’dan kaçmayı planlayan bir babanın buna yanıtı düşündürücüdür: “Suriye’ye dönmek zorunda kalırsak, çocuk zaten orada ölecek”...