İlk bakışta durum çelişkili ve mantıksız görünüyor.
Suriye krizinin başından itibaren sığınmacılara “açık kapı” politikasıyla kucak açan Türkiye, şimdi ülkemizi terk etmek isteyenlere “kapalı kapı” politikası uyguluyor.
Yani “giriş” -hâlâ- serbest. Ama “çıkış” -en azından şimdilik- yasak!
Bu durum bir dizi soruyu akla getiriyor: Her şeyden önce Türkiye’nin “misafir” olarak kabul ettiği birçok mülteci şimdi durup dururken neden çıkıp gitmek istiyorlar? Neye güvenerek yollara (bu kez karadan) düşüyorlar? Türkiye neden onların çıkış yolunu kesiyor ve hatta sınıra yaklaşmalarını da engelliyor?
Bütün bu sorularla karşımızda gerçekten anlaşılması zor bir durum var.
Neden gitmek istiyorlar?
Türkiye sayıları 2 milyonu bulan mültecilere olağanüstü bir ilgi ve şefkat gösterdi. Hatta başta bu insanlara öyle bir yardım eli uzatıldı ki bu, peşlerinden yüz binlerce yeni göçmen için adeta “özendirici” oldu.
Hal böyle iken, şimdi birçok sığınmacının Avrupa istikametindeki “büyük göç dalgası”na katılmak istemesi garip. Nedenlerini kendileri medyaya şöyle açıklıyordu: “Türkiye’de hayat pahalı... Bizlere verilen ücretler düşük... Suriye’ye artık dönmemiz mümkün değil. Dolayısıyla, daha iyi bir yaşam için Almanya’ya veya başka Avrupa ülkelerine gitmek istiyoruz”...
Kuşkusuz şu sırada bu insanların böyle düşünmesinde ve öylesine riskli bir karar almasında, göç hareketinin tetiklediği “kitlesel psikoloji”nin büyük etkisi var. Halen Avrupa çapında yüz binlerce göçmen, özellikle bir “Almanya sevdası” ile yollara düşmüş bulunuyor. Ama açıkçası, Türkiye’de rahatları yerinde olan, sevgi ve şefkat gören mültecilerin ülkemizden ayrılmak istemesi düşündürücüdür...
Nasıl halledilecek?
Türkiye’nin ise bu durumda Avrupa’ya gitmek isteyenlere sınırlarını kapalı tutması da pek doğru ve insani bir davranış değildir. Böylece Türkiye barındırdığı mültecilerin hareket serbestisine ve başka bir yere göç etme hakkına karşı çıkmış oluyor.
Ankara bazı siyasi nedenlerle ve Avrupalı dostlarının göç dalgasıyla daha fazla sıkıntıyla karşılaşmaması amacıyla bu kararı almış olabilir. Oysa bu büyük göç meselesi böyle palyatif tedbirlerle değil, çok daha kapsamlı ve etkin bir uluslararası dayanışma ve işbirliğiyle halledilebilir.
Suriye başta olmak üzere, mültecilerin geldiği Afganistan’dan Etiyopya’ya, Irak’tan Bangladeş’e kadar birçok ülkenin göçe neden olan siyasal ve ekonomik durumlarının hızla yakında düzeleceği yok. Dolayısıyla, mülteciler meselesi Türkiye dahil, birçok ülkenin gündeminde kalacak.
Türkiye de, Avrupa da bu karmaşık sorunla yaşamayı öğrenmek zorunda...