BM Genel Kurulu’nda dünya liderlerinin yaptığı konuşmalar, Suriye ile ilgili görüşlerinin ne kadar farklı veya zıt olduğunu gözlerin önüne serdi. Obama-Putin görüşmesi başta olmak üzere New York’ta yapılan temaslarda da bu farklılıklar açıkça kendilerini belli etti.
Aslında bu uyuşmazlığın temelinde, krizin başından beri Rusya ile ABD’nin -ve Batı’nın- benimsediği tavır yatıyor.
Rusya yakın müttefiki Esad rejiminin ne pahasına olursa olsun devam etmesini istiyor. Batı ise prensipte, ülkedeki felaketin sorumlusu saydığı Beşar Esad’ın gitmesi gerektiğini savunuyor.
Ancak son haftalarda bazı gelişmeler, yeni çözüm arayışlarını ve 3 yıl önce başarısız Cenevre konferansında ele alınan “Esad’lı geçiş süreci” konusunu tekrar gündeme getirdi. Nitekim, temel görüş ayrılıklarına rağmen, böyle bir “geçiş” konusunda gizli diplomasinin cereyan ettiği biliniyor.
BM’deki konuşmaların sergilediği uyuşmazlığa rağmen, bu diplomatik faaliyete umut bağlandığı ve önümüzdeki günlerde bu yönde uluslararası temasların yoğunlaşacağı anlaşılıyor.
Eski tutum
Aslında birçok Batılı ülke, Suriye krizinin çözümünün derhal Esad’ın gitmesi ön şartıyla sağlanamayacağı sonucuna varmış görünüyor. John Kerry’den Angela Merkel ve David Cameron’a kadar birçok Batılı liderin son günlerde bir şekilde Esad’lı bir geçiş döneminin görüşülebileceğini söylemeleri bunun açık bir belirtisi.
Bütün mesele söz konusu “geçiş”in içeriğinin, yani süresinin, katılımın, ajandasının vs. nasıl olacağıdır. Kerry sürenin mutlaka kısa olması gerektiğini söylemişti. Ama -Putin’in konuşmasına bakılırsa- Ruslar Esad’ın daha uzun süre yönetimde kalacağı bir “geçiş” öngörüyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki geçiş sürecinin şartları önümüzdeki günlerde sıkı pazarlıklara konu olacak. Ve öyle görünüyor ki süresi kısa da olsa, “Esad’sız geçiş” mümkün olmayacak.
Yeni durum
Bu noktaya gelinmesinde son bazı gelişmelerin rolü var. Bunlardan biri, IŞİD terörünün -özellikle ABD’nin gündeminde- öncelik kazanmasıdır. Diğer bir gelişme de Avrupa’nın Suriyeli mülteci akınına uğramasıdır. Önemli bir faktör de Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığını güçlendirmesidir. Moskova bu ülkeye silah sevkiyatını Esad’a destek için değil, bölgede güç dengesini kendi lehine çevirmek ve daha çok söz sahibi olmak için yapıyor.
Sonuçta Batı şimdi Suriye stratejisinde bir ince ayar yapmak ihtiyacını duyuyor. Evet, prensipte “Esad’sız bir Suriye” isteniyor. Ama böyle bir çözüme giden yol da, hoşa gitmese de “Esad’lı bir süreç”ten geçiyor.