Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’nin Küba ile 53 yıldan beri kopuk olan ilişkilerini yeniden kırmaya karar vermesi, uluslararası platformda düşmanlıkların ebedi olmadığını gösteren en son örnek.
ABD Başkanı Barack Obama ile Küba Devlet Başkanı Raul Castro’nun önceki akşam ilan ettikleri bu “barışma” kararı, Soğuk Savaş’ın Amerika kıtasındaki son kalıntısını kaldırması bakımdan küresel bir önem taşıyor.
ABD’nin 1961’de Küba ile bozuşmasının nedeni malum. Fidel Castro’nun Küba’da 1959’da eski dikta rejimini devirip iktidara gelmesi gerçek anlamda bir devrimdi. Bu devrim ülkeye sosyalizmi getirmeyi amaçladığı gibi, ABD’nin bölgedeki nüfuzunu kırmayı da hedefliyordu. Popüler Fidel’in bu yönde attığı adımlar, o zaman ABD’yi çok endişelendirmişti.
Washington’un Castro’yu saf dışı etmek için giriştiği eylemler sonuç vermedi. Fidel halkın desteğiyle direndi, ABD’nin ağır ekonomik ambargosuna meydan okuyarak yoluna devam etti...
Nasıl dayandılar?
Tabii bu direnişin Küba halkı için bedeli çok ağır oldu. 1983’te Küba’ya ilk giden gazetecilerden biri olarak Kübalıların temel gıda maddeleri için dahi kuyruklarda saatlerce nasıl beklediklerini görmüştüm. Ama dikkatimi çeken nokta da şuydu: Kadın erkek, bu kuyruklarda bekleyenler Fidel’e söylenmek yerine, ellerindeki basit portatif radyolarında çalınan “rumba”ları dinleyip, coşuyor, bazıları da oldukları yerde dans ediyordu...
Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Avrupa’da komünizmin çökmesi, aslında Fidel Castro’nun inanç ve kararlılığını pek etkilemedi. O, kendisine has üslubuyla ABD’ye çatmaya, ona kafa tutmaya devam etti.
Fidel hastalanıp çekildikten sonra başkanlık koltuğuna oturan kardeşi Raul içeride ve dışarıda daha ılımlı ve pragmatik bir politika izlemeyi yeğledi.
Neye yaradı?
Bu değişiklik, ABD ile Küba arasındaki barışmayı mümkün kılan faktörlerden biri. Bunun bir de ABD ayağı var: Başkan Obama Küba politikasına yeni bir yön vermek zamanının geldiği kanısında. Kendi deyişiyle “yaptırımların bir işe yaramadığı” ortada.
Bu noktaya gelmek kolay olmadı. “İzolasyon”dan “normalizasyon”a geçiş için gerçekten ABD yönetiminin konuya daha gerçekçi yaklaşması gerekiyordu. İktidarının son aşamasında bulunan Obama bu cesareti gösterebildi.
Ancak tarihi anlaşmanın hayata geçirilmesi biraz zaman alacak. Kongre’de bazı Cumhuriyetçiler bu gelişmeden pek memnun değil. Ama artık bu yeni trend engel tanımayacaktır.
Kim kazandı?
Varılan anlaşma aslında iki tarafın da yararına, bir “kazan-kazan” dengesine dayanıyor. Bu bakımdan “Bu işten Küba veya ABD galip çıktı” demek doğru değil.
Bu olay, Obama’nın da kabul ettiği gibi, yaptırım politikasının çoğu zaman sonuç vermediğini gösterdi. Ambargolarla bir ülkeyi dize getirmek pek mümkün değil. Bu o ülke liderlerini buna karşı direnmeye ve meydan okumaya itiyor. Sonuçta bunun faturasını ödeyen de halk oluyor.
Nihayet bu olayın ortaya koyduğu önemli bir başka husus da dış politikanın hep meydan okuyan, kavgacı bir üslup ve yaklaşımla sürdürülemeyeceğidir. Bu ne kadar erken anlaşılırsa, o kadar iyi olur...