Her sene sonu, Türk dış politikasının o yılki başlıca özelliğini tek kelimeyle ifade etmeye çalışırım. Örneğin, 2019 senesini dış ilişkilerde bir “Atak Yılı” olarak neticelen- dirmiştim. 2018 için “Atılım Yılı” demiştim. Daha önceki yıllar için de “Gerginlik Yılı”ndan “Yeni Yöneliş Yılı”na kadar, çeşitli başlıklar kullanmıştım.
Sona ermek üzere bulunan 2020 için “Yayılma Yılı” sıfatının uygun düşeceğini düşünüyorum. Bundan kastedilen de, biraz daha uzun bir ifadeyle, Türkiye’nin dış politikada bu yıl içinde faaliyet ve nüfuz alanını bölgesel ve küresel çapta genişletmesidir.
Konunun detaylarını girmeden önce, şunu belirtmek gerek: Dış politikadaki olaylar, daha pek çok şey gibi, durup dururken birdenbire gerçekleşmez. Sonuç olarak görünen bir gelişmenin mutlaka bir evveliyatı vardır. Bu bir zincirin halkaları gibidir. Dolayısıyla, 2020’nin özelliğini oluşturan “yayılma” olayı, daha önceki yıllarda oluşmaya başlayan bir zincirin artık belirgin hale gelen son halkasıdır. Nitekim yıl sonu yazılarımda o tek kelimelik sıfatlar (atılım, atak gibi) daha önceki yıllarda başlayan bir yönelimin ve gelişme sürecinin sonucudur.
***
2020 yılında Türk dış politikasının performansı, ortaya koyduğu hedefler, üstlendiği roller ve kazandığı etkinlik bağlamında, şöyle bir tablo sergiliyor:
- “Mavi Vatan” doktrini: 2020 yılının Türk dış politikası açısından en dikkati çeken olayı, “Mavi Vatan” diye adlandırılan hamledir. Türkiye bu yeni konseptiyle Doğu Akdeniz’de kendi egemenliği altında yetki alanları belirlemiş, yeni bir harita ortaya koymuştur.
Bunun sınırları Libya’ya kadar uzanırken, bir yandan da Ege’nin statüsü ve ayrıca Kıbrıs sorununun çözüm şekli de gündeme getirilmiştir. Ankara bu hamleyi gerçekleştirirken, egemenlik hakkı, uluslararası hukuk gibi tartışmaya yol açan argümanlar ortaya koymuş, bunları savunurken, “güç politikası”nı uygularken de diplomasi ve müzakere kapılarını açık tutmuştur.
- Yeni Etkinlik Alanı: Türk dış politikasının yıl içindeki girişim ve atılımları sonucunda, siyasi ve askeri etkinlik alanı Suriye’den Libya’ya, Somali’den Kafkasya’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Türkiye’nin Kuzey Suriye’deki ve Kuzey Irak’taki varlığı pekişmiş, Libya ile imzalanan anlaşmalara nüfuz alanı Kuzey Afrika’ya kadar uzanmış, Kıbrıs etrafında ve Ege’de girişilen sismik araştırmalarla bu bölgeler kontrol altına alınmış, Katar ve Somali gibi ülkelerle kurulan sıkı işbirliğiyle o bölgelerde de bir varlık kurulmuş, Dağlık Karabağ savaşında Azerbaycan’a sağlanan destekle elde edilen zafer sayesinde, Kafkasya’dan Orta Asya’ya ilerleme yolu açılmıştır.
- “Sert Güç” kapasitesi: Türkiye etkinlik alanını genişletmek için “sert güç”ü devreye sokarken, savunma kapasitesini de artırmıştır. TSK’nın S-400’leri envanterine katmasının yanı sıra, yıl içinde dikkatleri ençok çeken olay, milli savunma sanayiinin başarılarıdır. Özellikle İHA ve SİHA alanındaki performans yabancı askeri çevrelerde konuşulur olmuştur.
- “Yumuşak Güç” hamleleri: Ankara uluslararası platformda “yumuşak gücü”nü gösteren hamleler de yapmış, bölgesel ve küresel meselelerde söz ve rol sahibi olmaya çalışmıştır. BM Genel Kurulu’nun başkanlığına bir Türk diplomatının seçilmesini, Kudüs meselesinde BM’de Türkiye’nin etkin rolünü, Suriye ve Libya ile ilgili görüşmelerindeki kazandırdığı popülariteyi eklemek gerek.
***
Türk dış politikasının kazanç hanesine kaydedilen bu başarılarına karşılık, yıl boyunca ciddi bazı sıkıntılara da uğradığı açık.
Bu meselelerin ve gerginliklerin bir kısmı, sözünü ettiğimiz stratejilerle ilgili.
Doğu Akdeniz’de girişilen hamleler, Türkiye’yi bir kısmı müttefik olan birtakım ülkelerle karşı karşıya getirmiştir. Yunanistan ve Fransa gibi NATO müttefikleri bunların başında geliyor. “Mavi Vatan” doktrini yönündeki adımlar, aynı şekilde ABD ve AB ile uyuşmazlıklar yarattığı gibi, Mısır’dan Arap Emirlikleri’ne kadar birçok ülkelerle de ciddi sürtüşmelere yol açmıştır.
Sıkı iş birliği kurulan Rusya ile bile Libya, Suriye, Kafkasya meselesinde karşı karşıya gelindiği haller olmuştur.
Genelde dış politika gelişmeleri yıl boyunca inişli çıkışlı, başarılı başarısız örnekler kaydeder. 2020 yılı da böyle bir seyir izlemiştir. Bu yıldan 2021’e de birçok sorun ve sıkıntı miras kalıyor.
Ancak 2020 yılında Türk dış politikasının en belirgin ve kalıcı özelliği olarak, herhalde “etkinlik alanının yayılması” olayı kayda geçecektir.