Uluslararası ilişkilerde İngilizce “Trading State”, yani “Tüccar Devlet” veya “ticaret yapan devlet” diye tanımlanan yeni bir kavram var. Bu terim dış ilişkilerde ticaretin ve ekonominin giderek taşıdığı ağırlığı ifade ediyor.
Gerçekten günümüzde ticari ve ekonomik bağlar, dış politikada temel hedeflerin başında geliyor. Devlet dış politikasını belirtirken, adeta bir “tüccar” gibi, “ekonomik fayda” sağlama amacını göz önünde tutuyor. Diğer bir deyişle, “ekonomik çıkar” siyasi stratejinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Bütün ülkeler gibi Türkiye de dış politikasında öteden beri bu konsepti önemsemektedir. Özal döneminde dışı açılmada ticarete verilen ağırlığı, dış temsilciliklere “Tüccar gibi hareket edin” şeklinde verilen talimatı, kendisinin de bizzat dış ülkeleri resmi ziyaretlerinde işadamlarını yanına almasını hatırlayın... Bu, günümüze dek sürdürülen bir gelenek haline gelmiştir. Ve bu sayede gerçekten Türkiye ticari ve ekonomik alanda uluslararası bir varlık göstermiştir.
Ticaret dünyası
Bu konu önceki akşam Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu’nun düzenlediği bir toplantıda ele alındı.
“Türkiye’de Tüccar Devletin Yükselişi ve Gerileyişi” başlıklı konferansta konuşmacı, halen Washington’da Brookings Enstitüsü -TÜSİAD Türkiye Projesi Direktörü- olarak görev yapan, tanınmış uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Kemal Kirişçi özellikle son dönemde Türkiye’nin “tüccar devlet”le ilgili uygulamalarını ve deneyimlerini etraflıca değerlendirdi.
Prof. Kirişçi’nin belirttiği gibi 2000’lerin başlarında izlenen proaktif dış politikayla birlikte, “tüccar devlet” zihniyetiyle de hareket edilmesi sayesinde, önemli başarılar elde edildi. AB ile ticaret dış ticaretin büyük kısmını oluştururken, Rusya ve Arap ülkeleriyle de sıkı ekonomik bağlar kuruldu. Bu arada Asya ve Afrika ülkelerine de yeni açılımlar yapıldı. Bu adımlar atıldıkça da Türk ekonomisi büyüdü, hayat standardı yükseldi.
Ne var ki son zamanlarda bu yükseliş trendi aksamaya ve tersine dönmeye başladı. Prof. Kirişçi Türkiye’nin özellikle Arap ülkelerine ve Rusya’ya ihracatında görülen gerilemeye işaret etti.
Politika kafası
Bu durumun çeşitli nedenleri var tabii.
Başlıca neden, bizim dışımızda, uluslararası konjonktürle ilgili. Arap Baharı’nın “karakışa dönüşmesi” sonunda, Türkiye Arap coğrafyasındaki müşterilerini kaybetti. Ukrayna krizi nedeniyle Rusya ile ekonomik ilişkilerinde gerileme görülüyor. Avrupa’daki krizin de olumsuz etkileri hissediliyor...
Ama bunun yanı sıra, Prof. Kirişçi’nin de işaret ettiği gibi, Türk dış politikasındaki bazı hatalar, hatta iç politikadaki bazı aksaklıklar, dış ticaret potansiyelini olumsuz etkiliyor. Ankara’nın Ortadoğu politikasının bunda payı olduğu (örneğin Mısır’la ticarette olduğu gibi) açıkça belli...
Prof. Kirişçi’nin üzerinde durduğu önemli bir husus da, Türkiye’de siyasi liderlerin daha çok iç politikaya endekse olmalarıdır. Oysa dış meseleler ve dış ticaret gibi konular sadece “politika kafası” değil, “tüccar devlet” zihniyetini de gerektiriyor.