Türkiye’nin IŞİD ve PKK’ya karşı iki cephede birden giriştiği askeri harekâta paralel olarak yürüttüğü diplomatik kampanya başarılı sonuçlar vermiş görünüyor.
Uluslararası diplomatik girişimlerin amacı, müttefikler dahil, dünyaya sürdürülmekte olan askeri operasyonların nedenlerini anlatmak ve geniş bir destek sağlamaktır. Ankara bunu yaparken, her iki cephedeki savaşını, günümüzde bütün ülkelerin önemsediği “terörle mücadele” çerçevesi içinde anlatmaya özen göstermektedir.
Operasyonların başlamasından bu yana çeşitli dünya liderleriyle yapılan telefon görüşmeleri bu konuda genel bir anlayış olduğunu gösterdi. Resmi açıklamalara göre bu bağlamda 120’den fazla devletten destek geldi. Buna ayrıca dün olağanüstü toplanan NATO’nun desteğini de eklemek lazım.
İki cephe farkı
Türkiye’nin bu başarılı sonucu elde etmesinde, IŞİD’e karşı savaş açma kararının başlıca rolü oynadığı açık. ABD ve Batılı müttefikler Türkiye’nin IŞİD’e karşı aktif olarak devreye girmesini sanki dört gözle bekliyordu!
Ne var ki Türkiye’nin PKK cephesindeki atağının bazı çevrelerde aynı derecede destek görmediği açıkça seziliyor. Almanya Şansölyesi Merkel’den İngiltere Başbakanı Cameron’a ve Irak Kürt lideri Barzani’ye kadar birçok lider PKK’nın terör eylemlerini kınamakla ve Türkiye’nin öz savunma hakkını teslim etmekle beraber, Kuzey Irak’a karşı girişilen bu operasyonlara iyi bir gözle bakmıyor.
Benzer sesler başka siyasilerden ve gazetelerden de geliyor. Öne sürülen başlıca argüman, operasyonların Türkiye’deki “çözüm süreci”ni askıya alacağı ve tırmanan şiddetin istikrarsızlık yaratacağıdır.
Böylece dış çevrelerde IŞİD ile PKK cepheleri arasında bir ayrım yapma eğilimi göze çarpıyor.
Çözüm süreci bitti mi?
Oysa Ankara’nın görüşü, terörün amacı ne olursa olsun, böyle bir ayrım yapılmaması gerektiğidir. Dolayısıyla hükümet iki cephede de mücadelesini sürdürmeye kararlı...
PKK’nın şiddeti tırmandırması ve hükümetin askeri operasyonlarını sürdürmesi ne yazık ki “çözüm süreci”ni artık ölü bir noktaya getiriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü sert ifadeleri de bu ortamda barış sürecinin canlandırılması olasılığının çok zayıf olduğunu gösteriyor.
Tek çıkar yol bu noktaya gelinmesinde kimin kabahatli olduğuna dair tartışmalar ve suçlamalar yerine, ivedilikle silahları susturup bir uzlaşma zemini bulmaktır. İçeride ve dışarıda bunu söyleyenlere kulak vermeli...