Avrupa’da IŞİD’in saflarına katılanların ülkelerine dönünce buralarda terör eylemlerine girişecekleri korkusu, Paris’teki son saldırılarla artık gerçekleşmiş görünüyor.
“Charlie Hebdo” katliamı Avrupa’da yeni bir terör dalgasının başlangıcı sayılıyor. Avrupalılar şimdi böyle bir endişe içindeler.
İngiltere ve Almanya başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesi, olağanüstü güvenlik tedbirleri almış durumda. Bu ülkelerin istihbarat servisleri de sıkı işbirliği içindeler.
Aslında bu tehlike sadece Avrupa için söz konusu değil. Türkiye de aynı endişeyi taşıyor. MIT Müsteşarı Hakan Fidan’ın önceki günkü demeci, bu konuda yapılan ciddi bir uyarı...
Eğer Fransa’daki olay “cihatçılar”ın “sınır tanımayan” terör eylemlerinin bir işareti sayılıyorsa, bu durum Batısı ile Doğusu ile, bütün uluslararası camianın dayanışma ve işbirliği içinde olmasını gerektirmektedir.
Hep birlikte
Bu dayanışmaya sadece Batılıların kendi aralarında değil, Müslüman ülkelerle Batı dünyası arasında da olması şart. Batı’da “cihatçı” gibi radikal grupların ve terör çetelerinin İslam’la ilişkilendirilmesini önleme çabalarının öncülüğünü yapmak Müslüman ülkelere düşüyor. Avrupa’yı İslam karşıtı ve önyargılı davranmakla suçlayıp, her şeyi onlardan beklemekle bir sonuca varılamaz.
Arap ve diğer Müslüman ülkelerin, nedeni ne olursa olsun, teröre karşı net ve enerjik bir tavır alması ve bunun İslam dini ve düşüncesiyle hiçbir ilgisinin olmadığını vurgulaması çok önemlidir.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in geçen günkü beyanı ve çağrısı, Türkiye’nin bu konuda yönlendirici bir rol oynayabileceğini gösterdi. Türk diplomasisi bu alanda yapıcı katkılar yapabilecek pozisyondadır.
Yeni tehlike mi?
Paris’teki saldırıya benzer eylemlerin “İslamofobi”yi tetikleyeceğine dair spekülasyonlar son günlerde çok yapıldı.
İlk bakışta böyle bir tehlike görülebilir. Fransa başta olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinde ayırımcı, ırkçı, yabancı düşmanı akımların güçlendiğini görmek mümkün. İslam adına “cihatçılar”ın giriştiği saldırılar bu akımı körükleyebilir. Ancak Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde bu konuda hükümetlerin alacağı tutum çok önemlidir. Fransız hükümeti “cihatçılar” ile Müslümanları birbirinden ayırmak ve İslam karşıtlığını önlemek konusunda büyük bir hassasiyet göstermektedir. Bu tutum devam ettikçe “İslamofobi”nin yaygın bir tehdit oluşturması önlenebilir.
Dinler çatışması mı?
Nihayet son olayların dünyayı bir “medeniyetlerin çatışması”na doğru sürüklenmekte olduğunu öne sürenler var.
Batı ile İslam dünyasını karşı karşıya getiren bazı haller olmuyor değil. Ancak bunu din, inanç ve kültür farkından doğan -Hıristiyan ile Müslüman dünya arasında- bir çatışma olarak görmek doğru değil.
Bununla beraber, son olaylar nedeniyle bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da önayak olduğu “medeniyetler ittifakı” fikrinden uzaklaşılmakta olduğu da bir gerçek.