Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Paris’teki “büyük yürüyüş”ün başlıca amacı “terör”e karşı ve “özgürlük” lehinde ulusal, hatta uluslararası bir dayanışma sergilemekti.
Bu olay Fransa çapında sokaklara dökülen 3.5 milyon insanı tek vücut haline getirdiği gibi, 50 yabancı ülkenin liderlerini de bir araya getirdi.
Bunun en çarpıcı özelliği, belirlenen ortak amaç etrafında toplanan insanların ve hele kol kola yürüyen dünya liderlerinin değişik din ve inançlara, farklı düşünce ve ideolojilere mensup olmalarıydı.
O kadar ki bu yabancı liderlerin bir kısmı (Netanyahu ve Mahmud Abbas gibi) birbirine düşman ve “terör” konusundaki görüşleri de birbirine zıt... Bir kısmı da kendi içlerinde “özgürlük” konusunda “özürlü” sayılan (Gabon, Mali gibi) ülkeler...
Bu çelişkiye dikkati çeken “Le Monde”dan “The Guardian”a kadar bazı gazeteler, maalesef basın özgürlüğü ihlallerini gerekçe göstererek, Türkiye’yi de bu listeye dahil ettiler...
Sadece hatıra resmi mi?
Kuşkusuz bütün bu farklılıklara rağmen, bu kadar liderin terörü lanetlemek ve özgürlüğü desteklemek için bir araya gelmesi çok önemli bir gelişme.
Gerçekten TV ekranlarına yansıyan o güzel dayanışma görüntüleri çok sevindirici ve etkileyici idi.
Ama bu birliktelik sadece o günün hatırasına, bir “fotoğraflık poz”dan ibaret mi kalacak, yoksa bu dayanışma daha kalıcı bir sürece mi girecek?
Diğer bir deyişle, farklı politikalar izleyen liderler bu Paris gösterisinden ülkelerine döndükten sonra, kendi ajandalarına dönüp gene bildiklerini mi okuyacaklar?
Tabii gönül arzu eder ki “Paris ruhu” devam etsin ve kol kola yürüyen liderler “terör” ve “özgürlük” konusunda ortak bir zeminde el ele versin...
Türkiye kimden yana?
Paris’teki dayanışma yürüyüşüne katılan yabancı liderlerin arasında Başbakan Davutoğlu’nun bulunması gayet normal. Bazı çevrelerin bu katılma kararına olağanüstü bir olay gibi bakmaları tuhaf. Tam aksine, Başbakan bu tarihi olaya katılmasaydı bunun üzerinde çok durulması gerekirdi.
Neden öyle olsun ki? Türkiye terör sorununu yaşayan ve şimdi de bütün dünyayı tehdit eden El Kaide ve IŞİD’e karşı çıkan, ayın zamanda Batı ittifakı içinde yer alan bir ülke değil mi?
Maalesef son zamanlarda bazı beyanlar uluslararası terör karşısında Avrupa’yı veya Batı’yı suçlayan ve dolayısıyla bu eylemlere girişenleri neredeyse halkı göstermeye çalışan bir hava yaratmış bulunuyor.
Bu durumda Batı medyasında da “Türkiye kimden yana?” gibisinden soruların sorulması, bu tür konuşmaların yanlış algılara yol açmasına da fazla şaşmamalı...
Nasıl ikna edilir?
Başbakan’ın Paris’te büyük yürüyüşte yer alması ve Fransızca yazdığı tweet’inde Ankara’nın bu konudaki pozisyonunu açıklaması yerinde oldu.
Gerçi Davutoğlu Türk gazetecilerine demecinde terörle ilgili daha geniş çerçevedeki görüşlerini de anlattı, dünyanın Şam’dan Gazze’ye kadar başka bölgelerdeki olaylar karşısında da dayanışma halinde olmasını istedi. Bu doğrultudaki düşünce ve isteklerini dün de Almanya Şansölyesi Merkel’e iletti.
Şu sırada “Paris travma”sını yaşayan Avrupalıların bu “geniş çerçeve”deki görüşlerini dikkate alması için de Ankara’nın “terör” ve “özgürlük” konusunda yakınlığını göstermesi gerek.