Eğer Michael Brown siyahi olmasaydı, Ferguson kasabasında beyaz polis memuru Darren Wilson tarafından bir şüphe üzerine vurulur muydu?
Eğer Darren Wilson siyah olsaydı, silahsız olan 18 yaşındaki zenci gence ani bir refleksle ateş edip onun canına kıyar mıydı?
Ve eğer 9 Ağustos’taki hazin olayı ele alan Büyük Jüri’nin 12 üyesinden 9’u beyaz olmasaydı, mahkeme beyaz Wilson’u aklamaya karar verir miydi?..
Bu soruların her birine verilecek yanıt “hayır”dır...
Bu da 21 bin kişilik nüfusunun yüzde 67’sini siyahların oluşturduğu (yani beyazların azınlıkta olduğu), fakat polis teşkilatında topu topu 3 zencinin çalıştırıldığı Ferguson’da kamu düzeninin, hak ve adaletin ne halde olduğunu anlatmaya yetiyor.
Üstelik bu durum, sadece ufak Ferguson kasabası için değil, bağlı bulunduğu Missouri eyaletindeki diğer bazı yerler, hatta ABD’nin de diğer bazı bölgeleri için de geçerli. Ferguson’daki olay, bir bakıma ABD’nin kronik bir sorununu yüzeye çıkarmış oldu.
Diğer bir deyişle, Ferguson’daki mahkemenin “bir beyazı aklama” çabası, ABD’nin imajına kara bir leke sürdü...
Siyahlar ve beyazlar
Aslında ABD, zencilerin ırk ayrımına karşı mücadelenin kızıştığı 1960’lardan itibaren, eşit haklar konusunda büyük bir ilerleme kaydetti. Yeni yasalar çıkarıldı; genelde eski ırkçı kısıtlamalar kaldırıldı.
Ancak buna rağmen bazı eyaletlerde eski uygulamaların yer yer sürdürüldüğü bir gerçek. Ferguson’daki durum bunun son canlı örneği.
Bu kasabada siyahlar, beyazlar kadar ilerleyemiyor, iş bulamıyor, kamu hizmetlerinde yeterince yer alamıyor. Burada beyazların siyahlara bakışı ve refleksi eskisine göre pek değişmedi.
Mahkemede oluşturulan Büyük Jüri’nin kompozisyonundaki dengesizlik, Brown olayında süregelen adaletsizlik, bu kasabada ırkçılığın bilinç altında dahi olsa hâlâ hâkim olduğunu ortaya koydu.
Demek ki iş sadece çağdaş, demokratik yasaların çıkarılmasıyla bitmiyor. Önemli olan uygulamadır, zihniyettir.
ABD’nin bazı yerlerinde zihniyet değişmedi; uygulamalar da yasaların lafzı ve ruhuna uygun değil.
Bu durum büyük bir düş kırıklığı ve kızgınlık duyan siyahların Ferguson’da ve ondan sonra zincirleme bir tepkiyle ABD’nin çeşitli kentlerinde sokaklara dökülmelerine yol açtı. Bu öfke patlaması protesto gösterilerinin bazı yerlerde şiddete dönüşmesine, buna karşı da güvenlik güçlerinin sert uygulamalara başvurmasına yol açtı.
Hiddet ve şiddet
Şimdi ilk günlerin hiddet ve şiddeti bir ölçüde yatışmış görünüyor. Kuşkusuz bunda Obama yönetiminin sükunet çağrıları kadar, Ferguson’daki skandalın iyice soruşturulacağı ve sonuçta gerekenin yapılacağı sözünün büyük payı var.
Şimdi yönetimin ve bölgesel makamların adaletin yerine getirilmesinde aktif rol oynamaları bekleniyor.
Ferguson’daki olayın ABD’nin imajına düşürdüğü kara lekenin silinmesi buna bağlı...