Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dünkü yazımızda Paris’teki son terör eyleminin ardından Ankara’nın gösterdiği tepki nedeniyle Avrupa’dan uzaklaştığı izlenimini yarattığını belirtmiştik.
Bu algı, Paris’teki saldırıyı kınadıkları halde, Türk liderlerinin bu olayda Avrupalıları sorumlu tutmalarından ve bunun ötesinde Batı’nın “güçlü bir Türkiye” istemediği ve onu zayıflatmaya çalıştığı iddiasından kaynaklanıyor.
Türkiye’de gerek resmi ağızların ve gerekse bazı kanaat önderlerinin yaptığı konuşmalar, çifte standart uygulayan, güvenilmez bir “Avrupa imajı” yansıtmıştır. Resmi düzeyde Avrupa ülkeleriyle ilişkiler ve örneğin güvenlik ve istihbarat alanında işbirliği devam ettiği halde...
Bu yazıda madalyonun öbür tarafına, yani son olayların ışığında Avrupa’daki “Türkiye imajı”na değineceğiz.
Algı farkı
Paris saldırısından hemen sonra Türkiye’nin diğer birçok ülkeyle birlikte teröre karşı ve özgürlükler lehinde gösterdiği dayanışma Fransa başta olmak üzere Avrupa’da çok iyi karşılandı. Ancak sonraki beyanlar ve sert çıkışlar bu havayı bozdu.
Avrupalıların bu konuda Türkiye algısını etkileyen başlıca faktör, Avrupalıları suçlayan beyanlardır. Avrupa’nın ve genelde Batı’nın Türkiye’nin yükselmesini istemeyen bir rakip, hatta düşman olarak gösterilmesi, Avrupa siyasi çevrelerinde ve medyasında Türkiye’nin gerçekten bir müttefik olup olmadığı sorusunun sorulmasına yol açmış bulunuyor.
Güven eksikliği
Bu bağlamda “Financial Times” gazetesinin önceki gün yayımladığı bir başyazı, bu konudaki kuşkuları ve hatta güvensizliği yansıtıyor. Ankara’nın Batı ile bağlarını koparma noktasına getirmekte olduğunu iddia eden gazete, Türkiye’nin son bazı davranışlarını sıraladıktan sonra, şöyle diyor “Bu durum Batı’yı Türkiye ile olan ittifakı üzerinde yeniden düşünmeye zorlayabilir”...
Paris saldırısından sonra Ankara’nın gösterdiği tepki ve Avrupa’yı eleştiren ifadeler, Batılıları da “ittifak bağları”nı gündeme getirmeye sevk etmiş bulunuyor. Avrupalıların gözünde Türkiye artık eskisi gibi bir müttefik kimliğiyle hareket etmiyor. “Financial Times”ın sıraladığı örnekler arasında Türkiye’nin IŞİD’e karşı mücadelede tam destek sağlamaması, bu arada İncirlik hava üssünün kullanılmasına dahi izin vermemesi de yer alıyor.
Tabii Avrupalı liderler ve diplomatlar bu düşünceleri medya veya resmi olmayan kuruluşlar tarafından dile getirildiği gibi telaffuz etmiyorlar. Onlar daha çok Türkiye ile olan ortak çıkarlarının ve işbirliğinin önemi üzerinde duruyorlar.
Üslup meselesi
Aslında gerek Türkiye gerekse Batı, bu bağların ve ortaklığın devamını stratejik bir zorunluluk olarak görüyor. Bu doğru ve rasyonel bir tutumdur.
Karşılıklı yanlış algıların ve yaratılan olumsuz imajın üstesinden gelmek mümkündür ve gereklidir. Bunun için her şeyden önce bir üslup değişikliğine gitmek şart. Sorunlar, görüş ayrılıkları, sert konuşmalar veya tehdit edici yazılarla halledilemez. Gerekli olan, daha az popülist söylem, daha çok diplomatik diyalogdur.