Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Lefkoşa’daki sohbeti- mizde KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı çözüm olasılıklarından söz ederken, bunun gerçekleşmesi için Rum tarafının da uzlaşıcı davranması gerektiğini belirtti ve “Tango dans etmek için iki kişi lazım” sözünü anımsattı.
Akıncı bunu söyledikten sonra gülümseyerek şu cümleyi ekledi: “Aslında Kıbrıs meselesinde dans tango değil, halay veya sirtaki olmalı. Çünkü burada ikiden fazla aktör var”...
Doğrudur: Kıbrıs meselesinde bölünen adadaki iki halk karşı karşıya bulunuyor; ama, sorunla doğrudan veya dolaylı olarak ilgili olar başkaları da var: Türkiye, Yunanistan ve İngiltere (üç garantör devlet), ABD, AB ve Birleşmiş Milletler...
Çözüme yönelik atılan her adımda, bütün bu aktörlerin perde arkasında rolleri var.
Bu nedenle Mustafa Akıncı’nın tango örneğini verip bu işin sadece iki tarafın gayretiyle halledilemediğini, diğer oyuncuların da pozitif bir rol almaları gerektiğini söyledi...

Yeşil ışık mı, fren mi?
Çözüm konusunda “olmazsa olmaz” olarak kabul edilen ülkelerin başında Türkiye geliyor. 1974 harekâtından sonra Türkiye, adadaki askeri ve siyasi varlığıyla Kıbrıs sorununun bir parçası olmuştur. Açıkçası KKTC, görünürdeki bağımsız yapısına rağmen, fiilen Türkiye’nin bir uzantısı durumundadır.
Yıllardan beri çeşitli dönemlerde yürütülen Kıbrıs müzakerelerinde Ankara hep KKTC ile uyum içinde, belirleyici bir rol oynamıştır. Lefkoşa ve Ankara meseleye hep aynı çıkar açısından bakmıştır.
Şimdi müzakerelerde yeni bir döneme girilirken, KKTC ve TC gene aynı safta görünmekle beraber, meseleye hep aynı optikten bakacak ve aynı ortak stratejiyi uyum içinde sürdürecek mi?
Bu sorunun sorulmasının nedeni, yeni çözüm sürecindeki farklılıklardır. Bunların başında dün de belirttiğimiz gibi birleşik Kıbrıs vizyonu ve uzlaşıcı tavrıyla tanınan Akıncı’nın liderlik koltuğuna oturmasıdır. Adadaki iki halkın da şimdi çözüme daha yatkın olması, bölgedeki gelişmelerin bunun için daha müsait bir hava yaratması da nedenler arasındadır.
Müzakereler ilerledikçe, Ankara’nın Kıbrıs meselesinin çeşitli unsurlarına olduğu kadar, Akıncı yönetiminin görüşlerine karşısındaki duruşu ne olacak? Türk hükümeti Lefkoşa’nın daha esnek davranabileceği hususlarda yeşil ışık mı yakacak, yoksa frenleyici bir rol mü oynayacak?

İnce ayar gerek
Müzakerelerde henüz sıra garantiler dosyasına gelmedi. Ama şimdiden demeçlerden Rum ve Türk pozisyonları arasındaki derin fark belli oluyor. Rum yönetimi ve Yunanistan Türk askeri varlığının adada kalmasını mümkün kılan garanti anlaşmasının değiştirilmesini istiyor. Ankara ise asla bu hakkından vazgeçmeyeceğini belirtiyor.
Ankara’nın Kıbrıs stratejisi, halen bölgesel gelişmeleri ön planda tutuyor, mevcut şartların adadaki Türk askeri varlığının sürdürülmesi gerektiğine inanıyor. Bu aynı zamanda bugünkü iktidarın Doğu Akdeniz ve Ortadoğu politikalarındaki stratejik hedeflerinin bir icabı sayılıyor.
Bu ve buna benzer konularda Lefkoşa’daki yeni yönetim ile Ankara’daki iktidar arasında tam bir görüş birliği sağlamak kolay olmayabilir. Ama hiç arzu edilmeyen şey, bunun Ankara ile Lefkoşa arasında bir uyuşmazlığa yol açmasıdır.
Akıncı bunun olmayacağı inancında. Rum tarafı ile anlaşmaya uğraşırken, Türkiye ile anlaşmazlığa düşmenin, felaket olacağını da gayet iyi biliyor.
Son analizde, çözüm sürecinde Ankara ile Lefkoşa arasında hem içerik hem üslup alanında uzlaşma ve uyuma ihtiyaç olacaktır.