Son günlerde Türk dış politi- kasının temel konularından biri sıkça tartışılıyor: Ankara Batı ile bozulan ilişkilerine karşılık başka alternatiflere yönelmeli mi? Örneğin, NATO’dan çekilmek düşünülebilir mi? Rusya yeni seçeneklerin başında yer alabilir mi?
Bu tartışmalara yol açan sebepleri anlamak hiç de zor değil.
ABD ile müttefiklik ve “stratejik ortaklık” bağları son zamanlarda iyice sarsıldı. Bir süreden beri devam eden ve adeta kronikleşmiş olan FETÖ gibi sorunların üstüne, Trump yönetiminin YPG’ye desteği, ABD Temsilciler Meclisi’nin Türkiye’ye ambargo uygulama kararı gibi son olumsuzluklar Türk kamuoyunun ve Türk yetkililerin sabrını tüketti; sonuçta, dış politikada başka çıkış yolları ve yeni alternatifler arama noktasına getirdi.
Avrupa ile ilgili durum da bundan pek farklı değil. AB ile ilişkiler zaten uzunca bir süredir ölü noktada. Birçok Avrupa ülkesinin ve kurumunun Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’de giriştiği son harekâta ve genelde Ankara’nın iç ve dış politikasına karşı takındığı tavır Türkiye’nin sert tepkisine yol açıyor ve bu da yeni alternatif arama eğilimini güçlendiriyor.
Neden NATO?
Bu tartışmada ilginç olan husus, NATO’nun hedef alınması, bu ittifakla 1952’den beri devam eden ilişkilerin kesilmesinin söz konusu edilmesidir.
Aslında ABD’nin ve Avrupa ülkelerinin özellikle Suriye ve YPG ile ilgili son gelişmelerde Türkiye’yi çok kızdıran tutumuna karşılık, NATO yetkilileri çok daha anlayışlı ve temkinli davranmışlardır. Hatta NATO Genel Sekreteri’nin çeşitli konuşmalarında Türkiye’nin lehinde bir tavır sergilediği görülmüştür.
NATO’nun resmi politikası Türkiye’nin konumuna değer vermek ve onunla üyeliğin devamını savunmak iken, Ankara’nın bu ittifakla bağlarını koparmak istemesi söz konusu olmasa gerek...
Evet, ABD ile Rusya’dan S-400 savunma sisteminin alınması gibi hassas bir konuda ciddi bir anlaşmazlık çıkmıştır. Ama aynı konuda NATO’nun aldığı tavır çok farklıdır.
Yarar-zarar hesabı
Son gelişmelerin yarattığı düş kırıklığı ve öfke ile hareket ederek, Türk dış politikasının öncelikleri ve tercihleri arasında yer alan ittifak bağlarını topyekûn koparmanın yarar ve zarar hesabını iyi yapmak gerek.
Aslında NATO’dan çıkmak sanıldığı kadar kolay bir iş de değil. İlişkilerin tamamen koparılması için 28 üye devletin de onayına ihtiyaç vardır. Bunun gerçekleşmesi halinde bu bir ilk olacaktır.
Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki ağırlığında NATO üyesi olmasının büyük payı var. Bu ittifakın yıllardan beri Türkiye’ye sağladığı askeri ve siyasi avantajlar inkâr edilemez. Kaldı ki Türkiye’nin dengeli, çok boyutlu dış politika izlemesinde de NATO üyeliğinin önemli bir rolü vardır.
Alternatif dendiğinde, neyin neye karşılık değiştirildiğini de hesaplamak gerek. Kuşkusuz dış politika da en iyisi, mevcut olan bağları koparmadan yeni ilişkiler geliştirerek bir “katma değer” sağlamaktır...