Kim kimi değiştirecek?

17 Şubat 2017

ABD’de Trump yönetiminin üçüncü haftasında merakla sorulan soru şu: Yeni Başkan Donald Trump mı Amerika’yı yoksa Amerika mı
onu değiştirecek?
Trump’ın Beyaz Saray’da işe başlar başlamaz, seçim kampanyasındaki vaatleri doğrultusunda attığı ilk adımlar büyük şaşkınlık yarattı. ABD içinde ve dışında çok kimse, bu gidişle, “yeni bir Amerika”nın ortaya çıkacağını öne sürmeye başladı...
Ancak Trump’ın her istediğini yapamaması ve hatta bazı hallerde geri atım atması karşısında, ABD’nin “yerleşik düzeni”nin, kurumlarının ve temel politikalarının hâkim olduğu açıkça görüldü. Bundan da Trump’ın bazı sivri görüşlerini ve niyetlerini “törpülemesi” gerekeceği sonucunu çıkaranlar var.
Tabii bu Donald Trump’ın mizacının ve üslubunun değişeceği anlamına gelmez. Bu onun kişiliğiyle ilintili; sistem bunu kolay değiştiremez...
Sistem devrede
Başkan olarak icraata çok hızlı -ve hırslı- bir şekilde başlayan Trump’ın

Yazının Devamı

Güvenli bölge projesi

15 Şubat 2017

Suriye’nin kuzeyinde bir “güvenli bölge”nin kurulması fikri artık gündemde... Ama bunun nasıl gerçekleşeceği, hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli değil.
Bu fikri Türkiye uzun süredir savunuyor. Ankara’nın bu konudaki ısrarı, şimdiye kadar iki sebebe dayanıyordu: Biri, göç dalgasını kısmak, sığınmacıların gene Suriye topraklarında yerleşmelerini sağlamak; diğeri de Türkiye’ye yönelik terör tehdidini uzaklaştırmak...
Ne var ki bu fikir beklenen dış desteği zamanında görmedi. Ancak “Fırat Kalkanı” ile sahada yeni bir fiili durumun ortaya çıkması ve ABD’de Donald Trump’ın iktidara gelmesi sonucunda güvenli bölge fikri yeniden canlandı.
Başkan Trump, selefi Obama’dan farklı bir tavır alarak, yeni yönetimin bu fikri benimsediğini ve bu konu üzerinde çalıştığını ilan etti.
Ancak yeni ABD yönetiminin Suriye’de “güvenli bölge”den neyi kastettiği, diğer ilgili ülkelerin bu konu üzerindeki düşüncelerinin tam olarak ne olduğu belli değil. Bu bakımdan Türkiye’nin projesinin ne ölçüde paylaşıldığı ve bunun aynen gerçekleşme şansının
ne olduğu da bilinmiyor.
Nüfus ve nüfuz

Yazının Devamı

Suriye’de cephe genişliyor

14 Şubat 2017

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Körfez seyahatine çıkarken, Fırat Kalkanı harekâtıyla ilgili yaptığı açıklama, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (YSK) Suriye’deki cephesini genişletmekte
olduğu işaretini veriyor.

Cumhurbaşkanı’nın dün de Bahreyn’deki konuşmasında tekrarladığı başlıca mesaj, TSK’nın halen El Bab’a karşı operasyonunun tamamlanmak üzere olduğu, bundan sonraki hedefin de Rakka olacağıdır.

Diğer önemli bir mesaj da, DAEŞ’in -veya IŞİD’in- esas merkezi olan Rakka’nın da kurtarılmasından sonra, Türkiye’nin Kuzey Suriye’de 4-5 bin kilometrekarelik bir “terörden arındırılmış güvenli bölge” kurmayı planladığıdır. Bu bölgeye savaştan kaçan siviller yerleştirilecek, burada bir “milli askeri güç” güvenliği sağlayacak, ayrıca burası
“uçuşa yasak bölge” ilan edilecek...

Kuşkusuz bu planın uluslararası destek görmesi ve hayata geçirilmesine yönelik işbirliğinin sağlanması kolay olmayacak ve bütün bu çalışmalar zaman alacak...

Yeni hedef

Türkiye Kuzey Suriye’deki askeri harekâtını geçen ağustosta başlattığı zaman, Türkiye için tehdit oluşturan sınıra yakın DAEŞ kontrolündeki yerler hedef alınmıştı. Bunların temizlenmesinden sonra El Bab’a girilip girilmeyeceği de pek belli

Yazının Devamı

El Bab’ın riskleri

11 Şubat 2017

Geçen ağustosta “Fırat Kalkanı” harekâtı başladığında, bunun yeni güvenlik doktrini çerçevesinde, Türkiye’ye yönelik terör tehdidini sınır ötesindeki kaynağında ortadan kaldırmayı amaçladığı belirtilmişti.
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yanına aldığı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Kuzey Suriye’de yürüttüğü başarılı operasyonlarla gerçekten birçok IŞİD yuvasını yok etti ve fiilen kendi kontrolünde güvenli bir bölge oluşturabildi.
Sıra El Bab’a gelince, bunun ele geçirilmesinin zor olacağı önceden biliniyordu. Bu kent, IŞİD’in müstahkem mevkii ve başlıca direniş noktası... Türk siyasi ve askeri yetkililerinin El Bab’ı ele geçirmek gerektiğine inanmalarının iki önemli nedeni vardı: Birincisi, IŞİD’i bu bölgeden söküp atmak ve böylece “DAEŞ başkenti” Rakka’ya karşı girişilecek bir harekâtın yolunu açmak.
İkincisi (ve belki de daha önemlisi) PYD/YPG’nin bu bölgede bir “Kürt koridoru” kurmasını ve bir askeri varlık göstermesini önlemek...
Ankara kendi güvenlik konsepti çerçevesinde El Bab’ın TSK-ÖSO’nun kontrolü altına geçmesini zorunlu görüyor. Burada IŞİD’e karşı yürütülen savaş çok çetin bir şekilde devam ediyor. TSK ve ÖSO güçleri kentin kuzeyindeki bölgeye hâkim durumda

Yazının Devamı

Sokağın gücü

10 Şubat 2017

Geçen hafta sonu Romanya’da yüz binlerce kişi hükümetin yolsuzluk yapanlara kısmi af getiren bir kararnamesini protesto etmek için sokaklara döküldü. Hükümet bunun sonucunda bu kararnameyi geri çekmek zorunda kaldı...
Önümüzdeki hafta sonu aynı protestocular gene sokakları ve meydanları doldurmayı planlıyor. Bu kez de Başbakan Sorin Grindeanu’nun başında bulunduğu hükümetin istifa etmesini isteyecekler.
Son yıllarda nispi bir sükûnet içinde yaşayan Romanya, bu olayla dünyanın dikkatini çekmiş bulunuyor.
Halen Romanya’da, geçen aralık ayında yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkan Sosyal Demokratların (PSD) kurduğu bir koalisyon iktidarda. Her ne hikmetse çiçeği burnunda yeni Başbakan’ın ilk işi, kimseye doğru dürüst danışmadan, kısaca yolsuzluk affı diye bilinen kararnameyi çıkarmak oldu.
Eski dert
Aslında yolsuzluk, Romanya’nın çok eski (hatta Komünist lider Çavuşesku’nun dönemine kadar inen) müzmin bir derdidir. Ne var ki yeni hükümetin soruna yaklaşımı, halkın çözüm beklentilerini karşılamak bir yana, tam aksine, onu büsbütün öfkelendirdi. Zira kararname, 44 bin euro’nun altındaki rüşvet ve benzeri yolsuzlukları ceza kapsamının dışında tutuyor. Yani bu “ufak”

Yazının Devamı

Avrupa’da ‘Trumpizm’

8 Şubat 2017

ABD’de Donald Trump Başkan seçildiğinde, buna en çok sevinenlerden biri de Avrupa’daki aşırı sağcı-milliyetçi partilerdi. Nitekim seçim sonucu ilan edilir edilmez yeni Başkanı tebrik edenlerin ön safında bu partilerin liderleri geliyordu.

Fransa’daki Ulusal Cephe partisinin lideri Mariane Le Pen bunlardan biriydi.

48 yaşındaki Le Pen, Trump’ın görüşlerini paylaşıyor ve hatta onu bir ilham kaynağı sayıyor... Tıpkı yakında yapılacak seçimlere hazırlanan Hollande ve Almanya’daki sağcı parti liderleri gibi...

Fransa şu anda 23 Nisan ve 7 Mayıs’ta gerçekleşecek iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hazırlık aşamasında. Kamuoyu araştırmaları Le Pen’in birinci turda muzaffer çıkacağını gösteriyor. Eğer ikinci turu da kazanırsa Fransa’da ilk kez aşırı sağcı bir cumhurbaşkanı işbaşına gelmiş olacak...

Avrupa’da sağcı-milliyetçi akımın son zamanlarda çok güçlendiği dikkate alınırsa, ABD’de Trump’ın zaferinin Atlantik’in bu yakasına da yansıdığı ve bunun yaşlı kıtada bir “domino etkisi” yapabileceği öne sürülebilir...

“Önce Fransa”

Kuşkusuz Trump’ın savunduğu bütün fikirler, kullandığı üslup ve davranış tarzı, Avrupalı sağcı liderler tarafından aynen benimsenmiyor. Ama onlar da “Trumpizm”den

Yazının Devamı

İki kriz kaynağı

7 Şubat 2017

Dünya 2014’te iki konuda ciddi bir kriz yaşamış, hatta yeni bir Soğuk Savaş’ın eşeğine gelmişti.

Bu gerilimin kaynaklarından biri İran’dı. Bu ülkenin bir atom bombası yapması olasılığı, Batı’da büyük kaygı yaratmıştı. Tahran’a karşı uygulanan ekonomik yaptırımların yanı sıra bir ara “askeri seçenek” dahi gündeme gelmişti...

O dönemde diğer bir çıbanbaşı da Ukrayna idi. Bu ülkenin yüzünü Batı’ya çevirmesi, Rusya’yı “dolaylı bir müdahale”ye girişmeye sevk etmişti. Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi ve Doğu Ukrayna’nın Rusya yanlısı güçlerin kontrolüne geçmesi karşısında Batı Moskova’yı ekonomik yaptırımlarla baskı altında tuttu. Bu gerilim uluslararası platformda ciddi şekilde hissedildi...

İlginç olan husus, her iki konuda da diplomasinin devreye girmesiyle gerilimin yatıştırılabilmiş olmasıdır. Nitekim Ukrayna’da ateşkesin sağlanması için Minsk’te Eylül 2014’te bir anlaşma imzalandı. İran’la da çok zorlu müzakerelerden sonra Temmuz 2015’te Viyana’da nükleer anlaşma gerçekleşti...

Trump’ın çıkışı

Böylece dünya en azından bu iki meselede 2016 yılında nispeten rahat
bir nefes aldı.

Ne var ki şimdi bu iki kriz yeniden canlanma belirtileri gösteriyor. Bunda yeni ABD Başkanı Trump’ın İran’a karşı

Yazının Devamı

ABD’nin başkanlık sınavı

4 Şubat 2017

ABD Başkanı Donald Trump, görevinin ilk haftasında olduğu gibi, ikinci haftasında da doludizgin gitti, sıra dışı yaptıklarıyla herkesi şaşırtmaya devam etti...
Yedi Müslüman ülkeye ABD’nin kapılarını kapatmasının dünya çapında yarattığı tepkiler devam ederken, Trump bu kez yargıyı kendi otoritesi altına almaya yönelik atamalarla hareketli tartışmalara yol açtı.
Trump dış politika alanında da “sarsıcı hareketler” döktürdü. Örneğin bir konuşmasında “Dünyanın başı dertte; ben bunu düzelteceğim” gibi iddialı bir laf etti, ayrıca ABD’nin şimdiye kadar dostları dahil pek çok ülkeden “kazık” yediğini belirterek, “Artık sert davranmak zamanı geldi” şeklinde bir tehdit de savurdu...
Trump dost Avustralya’nın Başbakanı ile telefonla görüşürken, bir ara kızarak konuşmayı kısa kesip telefonu kapattı.
Dış politika alanında diğer sert bir çıkışı İran’a karşı oldu. Trump İran’la imzalanan nükleer anlaşmaya da karşı.
Tahran ile artan gerginliği artıracak şekilde “Her türlü opsiyon gündemde” dedi...
Nereye kadar?

Yazının Devamı