Alman Ulusal Takımı’nın Türk kökenli oyuncusu Mesut Özil Türkiye Almanya maçında Türk seyirciler tarafından ıslıklandı. Mesut Türkiye’ye gol attıktan sonra gol attığı için sevinmiş, ama Türkiye’ye gol attığı için sevincini dışarı vuramamış.
Buna karşı Türk Ulusal Takımı’nda Almanya’da doğup büyümüş, Türk kökenli üç futbolcu Almanya’ya karşı oynadı. Onlar Alman seyircisi tarafından ıslıklanmadı.
Bunlar günümüzdeki vatandaşlık ve kimlik sorunlarının yeşil sahalara yansıması.
Vatandaşlık yakın zamanlara dek belirli ulusal ve coğrafi sınırlar içinde yaşayanların sahip oldukları statüyü ifade ediyordu. Vatandaşlık ülke sınırları dışındakilere kapalı bir statüydü. Bu kapalılık vatandaş ile yabancıyı ayırd ediyor, vatandaşın yararlandığı haklardan yabancı yararlanamıyordu. Bu vatandaşlık anlayışı aynı zamanda kimlikleri de belirliyordu. Kimlikler de ulusal nitelik taşıyordu.
Ulusal sınırlarla kapalı vatandaşlık anlayışı 2. Dünya Savaşı’ndan sonra değismeye başladı. İnsan haklarının evrensel hukuk normu niteliğini kazanması, göç hareketleri, küreselleşme ulusal vatandaşlık ve ulusal kimliklerde önemli değişikliklere yol açtılar.
İnsan haklarının evrenselleşmesi, bu hakları devletlerin egemenlik alanı dışına çıkararak devletlerin egemenliğine önemli bir sınırlama getirdi. Haklar vatandaşlara tanınan bir ayrıcalık olmaktan çıktı. Vatandaş olsun, olmasın her bireyin eşit olarak insan haklarına sahip olduğu kabul edildi. Örneğin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birinci maddesinde, Sözleşme’deki hak ve özgürlüklerin öznesi vatandaşlar değil, Sözleşme’ye taraf devletin yetki alanına giren tüm bireyler. Ayrıca, AİHM gibi uluslararası yargı organlarının bu hakların bekçiliğini üstlenmeleri, devletlerin uygulamalarındaki eksikliklerin yaptırıma bağlanması, vatandaş olmayanların haklarını genişletti ve güçlendirdi. Böylelikle göçmenlerle vatandaşlar insan hakları bakımından eşit oldular.
Öte yandan küreselleşme ile birlikte vatandaşlığın ulus devletle kapanması sorgulanmaya başlandı. T.H Marshall’ın vatandaşlığı değişmez bir statü olmaktan çıkararak haklar temeline oturtması ve değişken bir kavram olarak görmesi, vatandaşlığın dönüşmesi bakımından bir dönüm noktası oluşturdu. Anayasal vatandaşlık, cumhuriyetçi vatandaşlık, küresel vatandaşlık gibi yeni vatandaşlık anlayışları ortaya çıktı.
Soğuk savaşın sona ermesi ve etnik, dinsel kimliklerin ön plana çıkması ile, kimlikler ve vatandaşlık arasındaki bağ koptu. Birbirlerinden bağımsız oldular. Bireyler kendilerini etnik, dinsel, cinsel özelliklerine göre tanımlamaya başladılar. Ancak, bu ulusal kimliklerin reddi anlamını taşımıyor. Görüldü ki, ulusal ve öteki kimlikler birbirlerini tamamlayabilir. İnsanlarin birden çok kimliği, birden çok aidiyeti olabilir.
Bunların sonucunda toplumlar, hiç de sanıldığı gibi homojen olmadıklarını keşfettiler. Türk toplumu, nihayet etnik, dil din yönünden farklılıklar barındırdığını kabul etti. Farklılığın kabulü, farklılıkları tanıma ile birleşince toplum demokratikleşiyor. Ancak, Türkiye’de hala etnik dinsel ve cinsel farklılıklarını gerçek anlamda kabul edildiği ve tanındığı söylenemez.
Aynı şekilde, vatandaşlık anlayışı kan esasına dayanan Almanya, çok uzun süre üç kuşak ülkesinde yaşayan göçmenleri “gast arbeiter” olarak görmekte direndi. Bunun anlamsızlığının, Alman toplumunun artık homojen bir toplum olmadığının kabul edilmesi üzerine, Almanya vatandaşlık yasasını gevşetmek zorunda kaldı.
Mesut Özil olayına bu açıdan bakınca anlaşılması kolaylaşıyor. Mesut Özil’in Türk ya da Alman vatandaşı olması önemli değil. Yukarıda belirtildiği gibi, kimliklerle vatandaşlık arasındaki bağ kopmuş bulunuyor. Önemli olan Mesut’un kendisinin nasıl bir aidiyet duygusu içinde olduğu. Mesut’un gazetelere söylediklerinden, Almanya’da doğup büyümüş pek çok Türk gibi, hem Türk, hem Alman kimliğine sahip olduğu anlaşılıyor.
Bundan dolayı Mesut’a öfke duymak çok yanlış. Tersine, günümüzde bireyin kendi kimliğini seçmesi, birden fazla aidiyet duygusu içinde olması içinde yaşadığımız çağdaş dünyanın koşullarının yarattığı bir durum.
Mesut iyi bir futbolcu, işini iyi yapan bir birey. Bundan dolayı Mesut’u ıslıklamak değil, alkışlamak gerekir.