Panik Atak Bozukluğu !

5 Eylül 2017

Panik Atak Bozukluğu!

Değerli okurlarım “Benim hayatım hep böyle mi geçecek?” diye endişe etmeyin, uzman yardımı beraberinde stres ve korkudan uzak durarak panik atağı yenmeniz mümkün. Son günlerin yaygın hastalıklarından biri olan panik bozukluk kontrol altına alınması mümkünken ne yazık ki kulaktan dolma ve doğru sanılan bir çok yanlış sayesinde daha da ilerleyerek hasta ve yakınlarını bezdiriyor. Gelin şöyle bir bakalım panik atak nedir ve neler yapılmalıdır?

Kişinin aniden yaşadığı stresli bir olay veya nedeni o an için belirsiz yoğun bir kaygı durumu panik atağı başlatabilir. Panik atak ruhsal açıdan başlar ve fiziksel belirtilerle devam eder. Yaşanan kaygının ne zaman ortaya çıkacağı bilinmez; yemek yerken, karanlıkta, asansörde, uyurken, kalabalık bir ortamda veya bir başına kalındığında görülebilir. Bu durum kişinin bireysel yaşantılarına özgü olarak değişim göstermektedir.

Birey geçirdiği panik atakları yanlış yorumlayarak tekrar yaşamaya yönelik korku duyar ve tetikte bekler. Bedensel duyumlarına daha çok dikkat etmeye, onları izlemeye başlar. Benzer duyumları hissetmeye başladığında aynı şeyleri yaşayacağını düşünerek yoğun bir kaygı ve korku içine girer. Bu

Yazının Devamı

Vedaları Sev!

23 Ağustos 2017

Veda insanı en çok zorlayan duygulardan biridir. Bazen hayatın akışı bizi buna zorlarken bazen de hoşça kalabilmek için gideriz. O halde tam olarak ne için veda ederiz? Bir daha görmeme ihtimali mi bize bunu yaptıran, yoksa yaşananlara, edinilen tecrübelere bir teşekkür mü? İyi ya da kötü paylaşımda bulunduğumuz bir yerden, bir kimseden taşınırken o son noktaya varıldığındaki isteksizliğin sebebi ne olabilir?

Elbette hiçbir şeye veda etmek kolay değildir ancak yaşam boyunca bazen kucak açar, bazen de veda ederiz. Alışkanlıklarla, kişilerle, yer/mekan ya da bir şehirle vedalaştığımızı sanırken aslında veda ettiğimiz yaşarken paylaşılan duygularımız, biriken anılarımızdır. Bazı vedalar kısa süreliyken bazıları bir daha görmemek üzere olabiliyor. İste tam bu nokta da vedanın süresi aslında yaşadığımız acıyla paralel ilerliyor. Birey eğer kısa süreli veda ediyorsa pek bir sarsıntı yaşamazken, bir daha görüşmemek üzere veda ettiğinde aslında ölüm acısıyla eş bir yas sürecine giriyor. Nasıl ki bir yakınımız vefat ettiğinde onu bir daha görmeyeceğimizi bilerek acı çekiyorsak, hayattayken ettiğimiz uzun süreli vedalarda da aynı acıyı yaşıyoruz.

İyi hissettiren, eksikliği yaşanan

Yazının Devamı

Çok kaygılıyım ve bu duruma engel olamıyorum. Ne yapmalıyım?

16 Ağustos 2017

ÇOK KAYGILIYIM VE BU DURUMA ENGEL OLAMIYORUM, NE YAPMALIYIM?

Sevgili okurlarım; belirsizlikler insan hayatını karanlığa sürükleyen bir çukur olarak görülse de, bu çukuru fırsata çevirmek takdir edersiniz ki yine sizin elinizdedir. İnsanoğlu yaratılışı gereği hep bir merak içinde ve umut ederek yaşar. Bu umudun sonunda iyi veya kötü “peki şimdi ne olacak?” belirsizliği ise kaygıyı ortaya çıkarır.

Kaygı (anksiyete) bir olay veyahut durum karşısında yoğun bir korku ve panik duyma halidir. Bu kaygıyı tetikleyen faktör ortadan kalktığında ise korku ve panik durumu da sona erer. Ancak tetikleyici faktör kalkmasına rağmen kaygı devam ediyorsa ve kişinin günlük işlevlerini dahi yerine getirmesine engel oluyorsa burada bir kaygı (anksiyete) bozukluğu problemi olduğu söylenebilir.

Bireyin kısıtlandığında ya da stresli bir durumla karşılaştığında korkup tasalanması beklenen bir durumdur. Kaygı ve beraberinde duyulan korku vücudumuzun tehlikeye karşı verdiği, normal bir tepkidir. Ancak yaşamımızı, duygularımızı ve hareketlerimizi büyük oranda etkilemeye başladıysa, bu olması beklenilenin dışına çıktığını gösteren kaygı bozukluğunun habercisidir.

Elbette ki kişide gözlenen belirtiler yalnız korku

Yazının Devamı

Peki özgüvenimiz ne durumda?

16 Ağustos 2017

PEKİ ÖZGÜVENİMİZ NE DURUMDA?

“Özgüven” bir diğer adıyla “Benlik Saygısı” bugün bulunduğumuz toplumda çokça konuşulan, üzerine doğru/yanlış yorumlar yapılan son derece önemli ve merak edilen bir kavramdır. Bu hususta Psikoloji alanında yapılan pek çok araştırma özgüvenin insan davranışları ile ilişkisini bize göstermektedir. Öncelikle Benlik ve Benlik Saygısının tanımıyla konuya girmek istiyorum.

Benlik kendi kişilik özelliklerimize olan kanaatimiz, bir nevi olumlu/olumsuz yönlerimizi değerlendirme şeklimizdir. Benlik saygısı yani özgüven ise bireyin kendiyle, barışık olma durumudur. Bireyin özünden memnun olması, kendini sevip değer vermesi, benliğini ve çevresini kontrol ederek olumlu duygular geliştirebilmesidir.

Aslına bakıldığında pek çoğumuz özgüvenimizin yüksek olduğunu ifade ederiz. Ancak uygulamaya gelince durum içler acısıdır. Sizin de çevrenizde bu tiplerin azımsanmayacak kadar çok olduğunu söylediğinizi duyar gibiyim. Bu tip bireyler kendimden memnunum, kendimi seviyorum der yalnız herhangi bir eyleme geçmez, olumsuz düşünce yapısına sahip, memnuniyetsiz bir hayat sürerler. Görürüz ki bu özgüven sadece sözde kalır. Çünkü birey o kişi olmak istiyordur ancak cesaret ve

Yazının Devamı

Çalışma hayatında stres

16 Ağustos 2017

ÇALIŞMA HAYATINDA STRES

Bilindiği üzere stres hayatımızın her alanında karşılaştığımız psikolojik bir durumdur. Kimi zaman bizim için iyi sonuçlar doğururken, kimi zaman da ne yazık ki kötü sonuçlanabiliyor. Çalışma hayatının bireye yüklediği bazı görev ve sorumluluklar çalışanda bir takım stres durumlarına neden olmaktadır. Toplumda çalışana verilen görevlerin yükünün artması çalışma isteğini de etkilemektedir.

Peki ama iyi ya da kötü çalışma hayatında karşılaşılan bu stres nedir? Gelin şöyle bir göz atalım:

Kelime anlamı olarak stres Latince kökenli olup ‘estrictia’ dan gelmektedir. Stres; olağandışı talepler, birtakım baskılar ve karşımıza çıkan fırsatlardan dolayı bireylerde oluşan gerilim durumudur.

Stresi bulunduğumuz yüzyılın modern hastalığı diye de nitelendirebiliriz. Kişi hangi alanda çalışırsa çalışsın stres kavramıyla dönem dönem karşı karşıya kalmaktadır. Ancak stresin seviyesi işin içerik ve yapısına göre artıp azalmaktadır. Uzun zaman strese maruz kalan birey de, bu strese bağımlı hale gelerek çeşitli psikolojik ve bedensel rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Kişi stresli olayların üstesinden gelebilecek seviyede olduğu sürece kendini aşırı gerilim ve olumsuzluklardan

Yazının Devamı

Nefes alıyorsan denemekten korkma

16 Ağustos 2017

NEFES ALIYORSAN DENEMEKTEN KORKMA

Dünyaya gözlerimizi açtığımız o ilk an ne kadar ömür biçilmiş bilmeden aslında başlıyoruz hayatla mücadele etmeye. Peki ne kadarını kendimiz olarak yaşayıp kendi hayallerimizin peşinden koşuyoruz? Şöyle bir arkanıza yaslanıp bu soruyla bir süre baş başa kalmanızı istiyorum. Evet sorun kendinize: Siz kimsiniz? İdealleriniz neler? Yaşadığınız bu hayattan ne kadar memnunsunuz?

Bugünün tekrarı yok, bırakın hayatı memnun etmeyi. Hayat sizi memnun etsin. Benliğinizi sevin ve ona değer verin. Bu hayat sizin ve onu en güzel şekilde yaşamak sizin elinizde. Elbette ki inişler/çıkışlar olacak, elbette üzüleceksin, bazen kaybedeceksin ama kaybettiğin zaman aldığın dersleri unutmayacaksın. Umutsuzluğa kapılma kimsenin hayatı düz bir zeminde ilerlemiyor, nefes alıyorsan hala bir şansın var demektir.

Hayatı basitçe yaşa, beklenti içinde olma, davet bekleme, sevgi isteme, karşılık gözetmeksizin bunları yap ama sen yaptın diye ondan da yapmasını bekleme. Kendi kendine yetebilmeyi öğren.

İyi bir insan olmaktan korkma! İyiliği iyilik bulmak için değil, güzel yüreğinin sadakası olarak gör ve bunun için yap. Unutma yalnızca bencil insanlar yaptığı iyiliğin karşılığını

Yazının Devamı

Çocuklar arasında neden ayrım yapmamalıyız?

16 Ağustos 2017

ÇOCUKLAR ARASINDA NEDEN AYRIM YAPMAMALIYIZ?

Yazıma başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki çocuk büyütmek, bu mesuliyeti almak beceri ve emek isteyen uzun, yorucu bir yol. Hani her yiğidin harcı değil desem sanırım yadırgamazsınız beni. Önemli olanın yalnızca çocuğu doğurmak değil, onu hakkıyla sağlıklı bir şekilde büyütmek de olduğuna inananlardanım. Öncellikle çocuğuyla ilgili, ayrım yapmaksızın koşulsuz seven değerli anne ve babalar sizleri kutluyorum…

Ebeveynlerin çocuklar üzerinde isteyerek veya farkına varmadan yaptıkları ayrım, onarılması güç sonuçlara sebebiyet vermektedir.

Çocuklara eşit sevgi ve ilgi verilmesi onların birbirleriyle kardeş ilişkilerini olumlu yönde etkilemektedir. Aksi takdirde çocuklar arasında; saldırganlık, öfke, kıskançlık, birbirlerinin eşyalarına zarar verme, içine kapanma, nefret duyguları ortaya çıkarak gelişmektedir. Bu durum patolojik bir seyir aldığında mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.

Her çocuk farklı ilgi alanlarına, yeteneklere, mizaca, görünüşe, ve farklı kişilik yapılarına sahiptir. Kardeşler arasında kıyas ve baskı yaparak onların yaşam alanlarını bir nevi daraltmış olan anne ve babalar çoğu zaman bunun farkında olmasalar da gerçek şu

Yazının Devamı