“Mihenk”, TDK Sözlükte, “Bir kimsenin veya bir nesnenin değerini, niteliğini anlamaya yarayan herhangi bir durum, olay” olarak açıklanıyor.
İktidarlar, mihenk noktası olarak muhalefete gerek duyarlar. Muhalefetin zayıflığından en çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rahatsız olmasının nedeni de budur. 2012’de “Güçlü muhalefet istiyoruz”, 2020’de “Demokrasi güçlü muhalefet varsa güç kazanır”, 2022’de “Bu ülkenin en büyük açığı yerli ve milli muhalefet açığıdır”, en son bu hafta “Muhalefetin bu kötürüm hali, yükümüzü daha da ağırlaştırıyor” şikâyetleri hep bundandır.
İktidar ve muhalefetin karşıtlıklardan örülü bir bütün oluşu, iktidarı diri ve enerjik tutar. Aksi halde iktidar kendisinin “öteki”si olmak gibi bir iş edinir ki bu da artı yük demektir. Erdoğan’ın “pahalı ürünü boykot etme” çağrısı bu çerçevede düşünülmelidir. Bu çerçevede, iktidarın durumunu “ötekisizlik” olarak tanımlamak gerek.
CHP’nin, Kılıçdaroğlu ile içine sürüklendiği bunalımdan bir türlü çıkamayışının, sıralamaktan yorulduğumuz nedenleri var;
Liderlik sorununu/ liderin sorununu çözemiyor olmak,
Çok parçalı iç yapı,
Öneri/ çözüm geliştirmede yetersizlik,
Analiz, sentez yetersizliğindeki danışmanlardan kaynaklanan vizyonsuz, miyop siyaset,
Partiyi sahiplenmede “benim”den “bizim”e geçemeyiş,
Ekmek hesabı yapmak yerine altın hesabı yapan bir yabancılaşma,
En son “kırmızı kart”la somutlaşan kangrenleşmiş iletişim sorunu.
Daha çok şey sıralayabilirsiniz. Geçen haftaya dair iki somut örnek.
İlki, Özel’in “büyük sürpriz yapacağız” diyerek gösterdiği “kırmızı kart”ın kitlede yarattığı hayal kırıklığı, dalga geçilmişlik hissi. İlk günlerdeki bocalamayı atlatınca umut verici işlere imza atmaya başlayan Özel’e ne oldu?
“Kırmızı kart” bir protesto süsüdür, siyasal sonuç üretecek güce sahip değildir. İçeride ve dışarıda tarihi günler yaşanırken “mahalle maçı çocuksuluğunda” ana muhalefet, siyasi dengesizlik yaratıyor.
İkincisi de yine çocuksu bir tavır. Yarı zamanlı belediye başkanı, tam zamanlı CHP liderliği algısını aşamayan İmamoğlu’nun “pışşık derler adama” gibi çocuksu bir dil kullanması, sonra “kim alındıysa alındı umurumda değil” açıklaması, iletişim analizinden çok psikolojik analiz gerektiriyor. “Sevimli olmak”la “itici olmak” arasındaki çizgi incedir.
Siyasetin gösterileşmesi, çözüm üretmiyorsa, içini boşaltıyordur. Üstelik İmamoğlu’nun, Özel’in ötekisi olarak konumlanmasına rağmen tepkide aynılaşması, CHP seçmenine geleceğe dair umut da vermiyor.
İletişim notları
Bir, DEM heyetindeki Ahmet Türk’ün “Uç şeyleri gündeme getirmemek gerekir (getirilirse) bir pazarlığa dönüşüyor” ifadesi önemlidir. Diyalog ve uzlaşma iki ayrı süreçtir. Diyalogda birbiri hakkında bilgi sahibi olma, uzlaşmada karşılıklı taviz vardır. Devlet taviz sözcüğünü sevmez.
İki, Emevî Camii’nde, cuma namazı sonrası oluşan izdihamda insanların ölmesine, bir sosyal medya fenomeninin “Namazdan sonra yemek dağıtılacağı” paylaşımı nedeniyle kapıya yığılma neden oluyor. Kenar süsü gibi duran sosyal medya fenomenlerinin, gerçek dünyadaki sonuçları üzerine düşünmek gerekiyor.
Üç, NBA’de harikalar yaratan Alperen Şengün’ün 32 sayı kazandırmasından sonra salonda “İzmir Marşı” çalması ruhumuza iyi geldi. Yüreğimiz seninle Alperen.
AKLIMDA KALAN
Acemi şöhretin iletişim krizi: Fransız L’Equipe, olimpiyatlarda ekipmansız atışıyla dünyaca tanınan Yusuf Dikeç’le röportaj yapmak istemiş. Dikeç, karşılığında 30 bin Euro istemekle kalmamış, talep sıralamış; “Sorular spor alanından olacak”, “kim olduğuna dair sorular sorulmayacak”, “röportaj yayından önce kontrol edilecek”, “fotoğrafların mülkiyeti Dikeç’e ait olacak”, “ödeme röportajdan önce tamamlanacak.” Son dönemde şöhretler arasında böyle bir şımarıklık yayıldı. “Şöhret yönetimi” iddiası, “şöhret öldürme”ye dönüştü. Tüm şöhretlere bir bilgi notu ileteyim: Sorulamayacak soru yoktur, çalışılmamış cevap vardır.
Özay Şendir
ABD’de yaşama hayali
12 Ocak 2025
Abbas Güçlü
Eğitimi neden düzeltemiyoruz?
12 Ocak 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımcı güvenli limanlara sığındı
12 Ocak 2025
Ali Eyüboğlu
Burak Kut: ‘‘Hayatım mucizeler, iniş ve çıkışlarla dolu’’
12 Ocak 2025
Güldener Sonumut
Trump Avrupa’yı stratejik otonomiye mi itecek?
12 Ocak 2025