Yapay zekâ teknolojisi son yıllarda, özellikle ChatGPT gibi üretken yapay zekâ uygulamalarıyla yaşamın tüm alanlarını kuşatmaya başladı. Bu uygulamaların eğitimden sağlığa, biyoteknolojiden savunma sanayine, finans sektöründen hizmet sektörüne kadar hemen hemen girmediği alan kalmadı. İnsanlık zekâ olarak kendisi ile rekabet eden yeni bir teknolojik ekosistemin içerisinde yaşamaya çalışıyor. Örneğin, OpenAI tarafından piyasaya sürülen büyük dil modellerini kullanan üretken yapay zekâ teknolojisi ChatGPT, artık teknoloji okuryazarlığı olan her yaştan insanın yaşamının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor.
Bu nedenle ülkeler yapay zekâ teknoloji yarışında önde yer alabilmek için bu teknolojilerin geliştirilmesine devasa yatırımlar yapıyor. Özellikle ABD ve Çin diğer alanlardaki kıyasıya rekabeti son zamanlarda yapay zekâ alanında da artırdılar. Yapay zekâ alanına devasa bütçeli yatırımlar yaparak bu alanda öncü olmaya, dolayısıyla ekonomik getirilerini maksimum yapmaya çalışmaktalar. Örneğin Çin, dört ana sektörde (tıp, otomotiv, üretim ve yazılım) yapay zekâ teknolojilerine yatırım yaparak 2030 yılına kadar 600 milyar dolarlık ilave ekonomik değer üretmeyi hedefliyor. Yapay zekâ teknolojileri ile ilgili patent çalışmalarına bakmak da bu rekabette hangi ülkelerin önemli mesafeler aldığına dair önemli ipuçları veriyor. 2021 yılında yapay zekâ alanında en büyük patent sayısına sahip olan şirketlerin IBM, Google, Intel, Microsoft, Baidu, Tencent, Huawei olması, tekelin ağırlıklı olarak ABD ve Çin arasında gerçekleşeceğini göstermektedir. Benzer atılım, yükseköğretimde de görülüyor. Dünyanın önde gelen üniversiteleri yapay zekâ eğitimine ve araştırmalarına son zamanlarda önemli yatırımlar yapıyorlar.
ChatGPT alandaki hâkimiyetini sürdürürken hafta başında Çinli girişim DeepSeek’den dev bir karşı hamle geldi. DeepSeek Yapay Zekâ Asistanının eşdeğerlerine göre daha iyi performans gösterdiği ve maliyetinin daha düşük olduğu iddiası doğal olarak piyasaları alt üst etti. DeepSeek-V3 ve DeepSeek-R1 adlı iki modelin ABD'li teknoloji şirketi mühendisleri tarafından övgüyle karşılanması ve OpenAI ile Meta'nın en gelişmiş modelleriyle eşdeğer performans sunduğunu belirtmeleri talebi artırırken yeni uygulama ChatGPT'yi geride bırakarak ABD ve İngiltere'deki Apple App Store'larda kısa sürede en çok indirilen ücretsiz uygulama haline geldi (https://www.reuters.com/technology/artificial-intelligence/what-is-deepseek-why-is-it-disrupting-ai-sector-2025-01-27/).
Daha ilginç olanı, ABD’nin ulusal güvenlik endişeleri nedeniyle bu tip teknolojilerin geliştirilmesinde kritik işleve sahip olan yüksek güçlü yapay zekâ çiplerinin Çin’e tedarikini kısıtlama çabalarına rağmen DeepSeek’in bu başarısının daha düşük güçlü yapay zekâ çiplerinin kullanımına dayandığı anlamına gelmektedir (https://edition.cnn.com/2025/01/27/tech/deepseek-stocks-ai-china/index.html). Bu nedenle, teknoloji sektörünün önemli bir paya sahip olduğu ABD borsaları Pazartesi günü sert bir düşüş yaşadı. Yapay zekâ çipleri alanında lider tedarikçi olan Nvidia (NVDA) yaklaşık 600 milyar dolarlık piyasa değerini kaybederken Nvidia’nın rakipleri olan Marvell, Broadcom, Micron ve TSMC hisseleri de büyük kayıplar verdi. Benzer şekilde yapay zekâ veri merkezlerinin devasa elektrik ihtiyacı nedeniyle hisseleri önemli ölçüde yükselen enerji şirketleri de bu sert düşüşten nasiplerini aldılar.
DeepSeek’in bu başarısına rağmen gerçekten maliyetinin düşük olup olmadığı tartışma konusu olmaya devam ediyor. Diğer taraftan, DeepSeek ‘4 Haziran 1989’da Tiananmen Meydanı’nda ne oldu?’ gibi sorulara ‘Üzgünüm, bu konu şu anki kapsamımın dışında. Haydi başka bir şey hakkında konuşalım.’ şeklinde cevap vererek Çin’deki resmi söylemin dışına çıkmamasına rağmen belirli teknikler kullanılarak sansürün aşılabildiği görülüyor (https://www.theguardian.com/technology/2025/jan/28/we-tried-out-deepseek-it-works-well-until-we-asked-it-about-tiananmen-square-and-taiwan). Ayrıca, DeepSeek platformlarının veri güvenliği ile ilgili ulusal tehdit oluşturup oluşturmadığına yönelik tartışmaların da farklı ülkelerde giderek artmaya başladığı görülüyor. Özellikle veri güvenliği ile ilgili tartışmalar her ne kadar ağırlıklı olarak Çin merkezli yapılsa da benzer sorunlar aslında diğer platformlar için de geçerli. Yapay zekâ ile gelen genel karakteristik, bu sistemlerin otonomisi artarken bireylerin özerkliğinin zayıflaması ve bireylerin giderek daha savunmasız hale gelmeleridir. Bu, Mustafa Süleyman’ın vurguladığı gibi yapay zekâ teknolojilerinin yol açtığı genel risktir.
Özetle, yapay zekâ teknolojileri alanındaki rekabet DeepSeek ile çok farklı bir boyuta taşınmış oldu ve ABD’nin bu alandaki hâkimiyeti sarsıldı. DeepSeek ile gelinen nokta ‘yapay zekâ alanında ABD teknoloji şirketlerinin mikroçipler, veri merkezleri ve yeni enerji kaynaklarına yaptığı devasa yatırımlara dayanan hâkimiyetini sarsabilecek yeni bir inovasyon dalgasına dair umutları artırdı.’ (https://www.theguardian.com/technology/2025/jan/28/experts-urge-caution-over-use-of-chinese-ai-deepseek). Bu umut ülkemiz için de geçerlidir. Bu teknolojileri pasif kullananlar olmaktan çıkıp geliştiricileri arasında yer almamız ülkemizin iddiaları açısından son derece kritiktir. Ülkemizin özellikle son yıllarda yüksek teknoloji alanındaki üretim kapasitesini önemli miktarda artırmış olması, yapay zekâ teknolojilerini geliştirmede de önemli potansiyele sahip olduğuna işaret etmektedir.