Yargıtay’ın yeni binasını birlikte gezerek söyleşi yaptığımız Yargıtay Birinci Başkanı Mehmet Akarca, “Yargıyı yıpratmanın kimseye bir faydası yok” dedi. Bu sözlere katılıyorum. Yargıyı yıpratmanın adalet arayanlara faydası değil, zararı olur
20 Ekim 2021 Günü Yargıtay’da önemli bir sempozyum gerçekleşti. Sempozyum sonrası Yargıtay Birinci Başkanı Sayın Mehmet Akarca ile yeni Yargıtay binası ve tesislerini gezip bilgiler aldık ve söyleşi yaptık. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da tören kalabalığıyla gezmek zor olur düşüncesiyle, 1 Eylül Çarşamba günü yapılan Adli Yıl Açılış Töreninden bir gün önce 30 Ağustos günü özel olarak gelip Yargıtay Yerleşkesi’ni gezip, bilgi almış. Kendisine öğle yemeğinde çay ve simit ikram edilmiş. Tebessüm ederek çayını içip, simidini yemiş.
Yeni binalar mimari, teknoloji, alt yapı, inşaat ve mobilya kalitesi olarak yargı dünyamıza yakışır inşa edilmiş. Yargı camiamıza hayırlı olsun.
Eski binaya gideler için en büyük sıkıntılardan birisi olan otopark sıkıntısı artık yok. 1.270 araçlık kapalı, 250 araçlık açık otopark var.
Sosyal tesislerde 163 kişilik kreş, kafeterya, bankalar, market, banka da düşünülmüş. Yemekhanesinin düzeni ve temizliğini, yemeklerini çok beğendim. Eski binada bodrum katdaki yemekhanede sıkışık masalarda yemek yemekten ziyade açlık gideriliyordu. Şimdi yemeğin tadı çıkarılabilir. Nitekim yemek yenilen ortam çok önemli. Personel yemekhanesindeki sütunlardaki büyük ekmek sepetleri dikkatim çekti. Ekmek israfını önlemek için güzel bir çözüm, bütün büyük yemekhane işletmecilerine tavsiye ederim.
Sosyal tesislerin en üst katı kütüphane yapılmış. Bir göz attım. Oldukça zengin bir hukuk kitap dizini var. Ortam tam konsantre olup, okuma ve araştırma yapmaya teşvik edici, aydınlatma yerli yerinde.
Belirli tahlillerin yapılabildiği laboratuvarı sahip, uzman hekimlerin bulunduğu poliklinik düzeyinde bir sağlık birimi oluşturulmuş.
Aslında bir yerleşke
Bence buraya bina değil, “Yargıtay Yerleşkesi” demek daha doğru olur. Yargıtay Yerleşkesi, en son teknolojik alt yapıyla donanmış ve çevre dostu olarak inşa edilmiş. Çevre dostu olması sadece, içme sularının ayrı şebekeden, kullanılan suların ise arıtılıp tekrar kullanılacak şekilde ayrı şebekeden sunulmasıyla değil, koridorlardaki lambaların harekete duyarlı sensörlerle yanması, değil. Yönetim anlayışı da çevreci; kreşin olduğu yerdeki otopark girişi için 268 ağacın kesilmesi gerektiğini öğrenen Sayın Mehmet Akarca, bu 268 ağaç uğruna Proje değişikliği yaptırıp, ağaçları kesilmekten kurtarıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da ön kısımdan geçen ve kapalı garaja giden yolun yer altına indirilmesi fikri ile Yargıtay yerleşkesine 6 bin metrekare yeşil alan kazandırıyor. Tüm yerleşkeye 2.500 civarı ağaç dikiliyor. Yürüyüş için 800 metre uzunluğunda tartan pist yapılıyor.
Yargıtay’da şimdi 12 tane hukuk ve ceza dairesi var. Her bir daire, bir başkan ve 15 üyeden oluşuyor. Her dairenin 31 tetkik hakimi var. Tetkik hakimleri dahil, herkesin kendi çalışma odaları var. Dairelerin ikişer tane müzakere, birer tane duruşma ve toplantı salonları var.
Kubbeli salon
Türk ve İslam kültüründe önemli bir yeri olan kubbe ile de yerleşkeye imza atılmış. Boydan boya halı döşenmiş, kubbeli bir kabul salonu var. Heyetler kubbeli salonda kabul edilip, eğer bir berat, ödül töreni gibi bir etkinlik yapılacaksa burada yapılıyormuş. Mimar Sinan’ın kubbeleri gibi, içeriyi doğal ışık aydınlatıyor.
Yargıtay üyelerinin çalışma odalarını da gezdim, doğrusu çok beğendim. Geniş ve ferah. Eski Yargıtay binasındaki odalarda bazen iki-üç üye birlikte odayı paylaşıyorlardı ve bir üyenin misafiri ya da hukuki tartışma yapmak için başka bir üye geldiğinde, odayı paylaşan diğer üyeler de kendi çalışmalarını bölmek zorunda kalıyordu.
Beş dilde simultane tercüme yapılabilecek 706 kişilik Konferans Kalonu’nda bilimsel anlamda ilk sempozyum 20 Ekim günü yapıldı. Ses düzeni, akustik, podyuma hakimiyet iyi yapılandırılmış. Sunumların yansıtıldığı perde çok özeldi, sanırım yeni bir teknolojiden yararlanılmış, yansıtılan tüm slaytlar çok net ve en arka sıralardan dahi okunacak kadar netti.
Fark ettik ki, konferans salonunda bazı yerlerde telefonlar çekmiyordu ve doğal olarak internete bağlanamadık. Bu sorunu iletmemiz üzerine göre sayın Yargıtay Genel Sekreter yardımcısı Dr. Mustafa Saldırım’ın nasıl hemen koşuşturduğunu, sonra misafirlere özel wi-fi bağlantı açtırdığını görünce, insan mutlu oluyor.
Huzurlu çalışma ortamı
Yargıtay Yerleşkesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Sayın Mehmet Akarca’nın da değindiği gibi, huzurlu ve rahat bir çalışma ortamı sağlanmış, işe odaklanma motivasyonu artmış. Doğrusu içimden, keşke bir yasal düzenleme yapılsa da biz akademisyenler de birçok yabancı ülkede olduğu gibi, “yarı meslekten raportör Yargıtay ve Danıştay” üyesi olabilsek, daire başkanlarının özellikli gördükleri dosyalar hakkında müzakerelere hazırlık yapıp, teorik bilgilerimizi yargıda somut olayların çözümünde doğrudan uygulayabilsek diye geçirdim. Almanlar bunu yapıyor ve adaletin tesisinde çok da yararlı oluyor.
Biz hukukçular için Yargıtay kararlarının gerekçeli olması çok önemli, çünkü bu gerekçelere bakarak bir dava açıp açmamaya karar veriyoruz. Bozma kararları gerekçeli olur ama onama karalarında sadece onanan kararın ne olduğu belirtilip, gerekçesiz “onama” verilir. İşte Sayın Mehmet Akarca daire başkanları ve üyelerden oluşan komisyon kurup, hem onama kararlarının hem de bozma kararlarının gerekçeli olması için bütün dairelerin uyacağı karar metni usul ve şekli üzerinde çalışma başlatmış. Buna ben çok önem veriyorum, çünkü ancak bu şekilde açılmaması gereken davaların boşuna açılarak davacıya ve yargıya ek yük ve maliyete neden olmasının önüne geçilebilir. İnanın bir çok dava, kaybedileceği bilinerek açılıyor ve yıllarca mahkemeleri boşuna meşgul ediyor, davacı da yıpranıyor.
Sohbetimiz biterken Sayın Mehmet Akarca’nın söylediklerini aktarmadan geçemeyeceğim:
“Yargıyı yıpratmanın kimseye bir faydası yok. Şu anda 14 bin civarında beş yıldan az tecrübesi olan hakim ve savcılarımız var. Elbette hatalı kararlar verilebilir. Ancak hukuk sistemimizdeki kontrol ve denetim dereceleri bu hataları düzeltecek bilgi ve tecrübeye sahip hakim ve savcılarımızla dolu. Mahkemenin verdiği karar hatalı ise istinafta düzeltilir, istinafta hatalı karar verilmişse temyiz aşamasında düzeltilir, dairenin kararının hatalı olduğu düşünülüyorsa karar düzeltme istenir, gerektiğinde Hukuk ve Ceza Genel Kurullarında görüşülür, kanun yararına bozmaya gidilir.”
Ben hem avukat hem de akademisyen olarak bu sözlere katılıyorum. En son gideceğimiz yer yargıdır. Yargıyı yıpratmanın adalet arayanlara faydası değil, zararı olur. Yapıcı eleştiri ile yıkıcı eleştiriyi ayırt etmek gerek. Yapıcı eleştiri herkese lazım, yıkıcı eleştiri, olduğu yerde kalsın. Yargı dünyamıza yakışır inşa edilmiş yeni yerleşke yargı camiamıza hayırlı olsun.
Yargıtay Birinci Başkanı Mehmet Akarca ile Yargıtay’ın yeni yerleşkesinde bir araya geldik. Akarca’nın da söylediği gibi, yeni yerleşke, huzurlu ve rahat bir çalışma ortamı.
Arşiv sistemi ile adalet hızlanıyor
Arşiv sistemi çok pratik ve zaman kazandırıcı şekilde kurulmuş, öyle ki her daireyle doğrudan bağlatısı olan arşiv asansörü var. Arşivden istenen dosyalar, doğrudan hangi daire istemişse, asansörle o daireye gidiyor.
Hukuk dairelerinde şu anda toplam 28 bin, ceza dairelerinde 285 bin, Yargıtay Başsavcılığı’nda ise 130 bin dosya var. Bazı hukuk daireleri artık “postadan çalışıyor”, yani temyiz edilen dosyalar arşive inip sırasını beklemiyor, çünkü zaten hemen sırası geliyor ve ortalama 2 ayda karara bağlanıyor. Birinci Başkan Sayın Mehmet Akarca, ceza daireleri için de hedefin 2023 yılına kadar “postadan çalışacak” şekilde iş yükünün belirlenmesinin planlandığını söyledi.
“Geç gelen adalet, adalet değildir” öz deyişi, en azından Yargıtay’daki temyiz aşaması için artık söylenemeyecek, doyalar çok kısa sürede karara bağlanacak. Doğrusu sadece bunun için bile Yargıtay Yerleşkesi için ne iyi olmuş demek geliyor. Emeği geçer herkese teşekkür etmek gerek.