Prof. Dr. Erol Ulusoy

Prof. Dr. Erol Ulusoy

erolulusoy@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yargıtay kararına göre, asgari ücretli de olsa bir kişi, geliri olmayan ve yoksul durumda kalan boşandığı eşine nafaka ödemek zorunda. Ne miktarda olursa olsun, nafaka borcunu ödememenin ise affı yok. Ödemeyene, üç ay hapis veriliyor.

Yargıtay'a göre, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değildir. Asgari ücret alan bir kişi de boşanma ile yoksulluğa düşen eşine nafaka ödemek zorundadır.

Yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilir. Yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların nafaka bağlanması bakımından 'yoksul' kabul edilmesi gerektiğini de hemen belirtmiş olalım. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkanı olanlar, yoksulluğa düşmüş kabul edilmez ve nafaka isteyemez.

Haberin Devamı

Nafaka borcuna dikkat

Nafaka borçlusu eşin gelirinin asgari ücret düzeyinde olması, nafaka ödemesine engel değilse de, nafaka miktarının tespitinde esas alınır.

Ne miktarda olursa olsun, nafaka borcunu ödememenin affı yok. Ödenmezse, üç aya kadar tazyik hapsi söz konusu.

Asgari ücretle çalışan Sertaç Bey de aylık 700 TL olarak ödemesi gereken nafaka borcunu ödeyemez. Nafaka alacaklısı, icra ceza mahkemesine şikayet eder. İcra ceza mahkemesi yargılama sonucu Sertaç Bey'i üç ay tazyik hapsine çarptırır.

Birden aklımıza İcra ve İflas Kanunu'nun 354'üncü maddesi gelir. Bu düzenlemeye göre, alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde, bu kanunda öngörülen disiplin ve tazyik hapsi uygulanmaz.

Yani borç, örneğin 2022 yılı için 5.004 TL'nin altındaysa, ödenemediği zaman tazyik hapsi verilmez.

Bu kuralın tek istisnası, nafaka borcudur. Nafaka borcu brüt asgari ücretin altında olsa da, ödenmediği zaman tazyik hapsinden kaçış yoktur.

Haberin Devamı

Nafakanın temelinde yatan, geçmişte yaşanan birlikteliğin geleceğe yansıttığı sosyal dayanışma düşüncesini, ömür boyu devam ettirmenin ise hiçbir anlamı olmadığı gibi, hakkaniyete de aykırılık taşır. Süresiz nafakanın neden olduğu asıl sorunlardan birisi de budur.

Hukukta olur mu olur!

Bugün ve fırsat buldukça, hukuk mantığının daha iyi anlaşılabilmesi için gerçek yargı kararlarından bazı hikayelere yer vereceğim.

Her ne kadar hikayenin sonunda “bu kadar da olur mu” desek de, hukuk sistemlerinin kendi bazı özel kuralları olduğunu, bu kurallara uyulmazsa, haklının haksız, suçlunun masum çıkabileceğini anlamış olacağız.

İsimleri ve yerleri değiştirilmiş olacak şekilde bugünkü konu edeceğimiz olay şöyle; Kadir Bey, Mersin’de deniz kenarında üst segmentte bir restoran işletmektedir. Yabancı uyruklu birisi restoranı devralmak ister. 300 bin euro tutarında vadeli senet düzenlenip, devir işlemi tamamlanır. Yabancı uyruklu kişi restoranı işletemeyince, o da başkasına devreder. Tabii ki 300 bin euro’luk senedi de vadesinde ödeyemez. Yurtdışına kaçar. Kadir Bey, yasal haklarını yitirmemek için yeni mezun bir avukata vekalet vererek, senedi takibe koyar ve restorandaki eşyaları haczettirir. Eşyalar yediemine bırakılır. Restoranı son devralan, istihkak iddiasıyla hacze itiraz eder. Kadir Bey üç ayda bir yediemin ücreti ödemekten bıktığını söyleyerek, yediemindeki eşyaların alınarak, restoranı son işletene yediemin olarak teslimi için avukatına talimat verir. Böylece restoran işletilmeye de devam edilecektir.

Haberin Devamı

Nafaka borcuna dikkat

Haciz bakımından bir şey değişmeyecektir. Avukat, bu işlemi yapmayacağını, Kadir Bey’in kendisinin yapması gerektiğini söyler. Kadir Bey de bizzat talepte bulunarak, yediemindeki eşyaların alınarak, restoran işletmecisine teslimini sağlar, böylece yediemin ücreti ödemekten kurtulur. İşletmeci de istihkak itirazını geri çeker. Her şey yoluna girer.

Ama, o da nesi, Kadir Bey’in avukatı, Kadir Bey’in ve yurtdışına kaçan borçlunun kendi aralarında anlaşarak avukatı devre dışı bıraktıkları iddiası ile vekalet ücreti davası açar.

Aslında Kadir Bey alacağının hiçbirisini tahsil edememiş, bütün icra takipleri de derdesttir. Dolayısıyla avukatın da henüz vekalet ücretine hak kazanmadığı ortadadır.

Ama sonuçta ne mi olur, mahkemenin Kadir Bey lehine verdiği karar Yargıtay tarafından bozulur ve 300 bin euro kaybetmiş ve birçok icra takip masrafları ödemiş olan Kadir Bey, şimdi de avukatına 1 milyon TL’ye yakın vekalet ücreti ödemek zorunda kalır.

Kadir Bey’in alacağını tahsil edemediğini bütün Mersin’in bildiği gibi, avukatı da bilmektedir. Ama sadece üçüncü kişi durumundaki son restoran işleticisinin istihkak itirazını geri çekmesini, Yargıtay taraflar aralarında gizlice anlaşmışlar diye yorumlayınca, adaletsiz bir sonuç ortaya çıkmıştır. Tahsil etmediği bir paranın vekalet ücretini ödemek zorunda kalmıştır. Hukuk böyle bir şey. Bunun acısını da en çok hukukçular çeker. Sizin de başınızdan, böyle davalar geçmişse, paylaşabilirsiniz.