Türk ekonomisi vadeli bir ekonomidir. Hem ticari, hem de tüketim ve harcama tarafı böyledir, peşin alım satım çok nadirdir.
Vadeli ekonominin ticari hayattaki enstrümanı çek, tüketici ve harcama alanındaki enstrümanı ise kredi kartıdır.
Aslında her iki enstrüman da diğer ekonomilerde nakit para taşıma ve nakit harcama yerine kullanılmak üzere kabul edilmişlerdir. Fakat biz Türkler ticari hayatın en önemli ödeme aracı olan çeki uygulamada, bono ve poliçe gibi kredi fonksiyonu olan vadeli ödeme aracına dönüştürdük. Sonra da vadeli çeki yasal hale getirdik. Kredi kartına da taksitli ödeme uygulayan fazla ülke olduğunu sanmıyorum.
Hiç şüphesiz ki bütün bunlar, gereksinimden doğuyor; nakit parası olmayan iş insanı ve esnaf vadeli çek ile ödeme yapıyor, tüketici de taksitli ödeme olanağı veren kredi kartını tercih ediyor.
Şimdi kamuoyunu meşgul eden en yoğun tartışma, kredi kartı limitleri ve taksit yasağıyla ilgili yapılıyor.
Sözleşme özgürlüğü
Kredi kartına limit konusunda yazmıştım; kart hamilinin gelirinin 4 katına kadar kredi kartıyla harcama limiti olabiliyor.
Her ülkenin ulusal ticaret ve ekonomi politikası olur. Ulusal ticaret politikası gereği bazı ürünlerin ithalatına daha yüksek oranlarda gümrük vergisi koyabilir, kota uygulayabilir.
İşin tüketim ve harcama yönünde gelince, bazı harcamalarda farklı oranlarda KDV uygulayabilir. Özel koşullarda tüketici kredi sunulabilir.
Harcamaların taksitle ödenmesine da sınırlama getirilebilir mi diye sorulduğunda, yanıtımız olumsuz olacaktır. Çünkü Anayasa’nın ‘Çalışma ve sözleşme hürriyeti’ başlıklı 48’inci maddesine göre, herkes sözleşme özgürlüğüne sahiptir.
Sözleşme özgürlüğünün çeşitli yönleri vardır; bunlardan ilki herkes istediği kişiyle sözleşme yapma özgürlüğüne sahip olmasıdır, yani arabamı satacaksam, kime satacağıma ben karar verme özgürlüğüne sahibim, hiç kimse gelip de “aracının satış sözleşmesini şu kişi ile yapmak zorundasın” diyemez.
Devamla; anayasal bir hak ve özgürlük olan sözleşme özgürlüğünün bir diğer yönü de, sözleşmenin içeriğini de tarafların istediği gibi belirleme özgürlüğü ifade etmesi. Elbette, yasalara, genel ahlak kurallarına aykırı olmamak koşulu ile.
Sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğü elbette, alıcının ödemelerini nasıl yapacağını tespit etme özgürlüğüyle de gelir.
O halde bir alım satım sözleşmesinde tarafların dilerlerse peşin, dilerlerse vadeli ve taksitle ödeme yapılmasını kararlaştırmalarının temel gerekçesi Anayasa md 48’de kaynağını bulan sözleşme özgürlüğüdür. Anayasal sözleşme özgürlüğü kapsamında satış bedelinin taksitle ödenecek şekilde kararlaştırılması yasaklanamaz.
Banka üzerinden olursa
Ama mesele kredi kartı ile ödemelerin yasaklanmasına gelince, Anayasal sözleşme özgürlüğüne bir aykırılık olmayacaktır. Çünkü yasaklanan şey, taksitle ödeme değil, taksitle ödemelerin kredi kartı ile yapılmasıdır. Keza burada alıcı ve satıcı bankacılık sistemini kullanarak ödemelerini taksitle yapmak istemektedirler. Bireylerin sahip olduğu sözleşme özgürlüğü taksitle ödeme yapmalarını da içerir ama bu özgürlükleri bankacılık sistemini de kullanarak taksitle ödeme yapma özgürlüğü şeklinde genişletilemez.
O halde genel olarak taksitle ödeme yapma anayasal koruma altındadır, buna karşılık da bankacılık sistemini kullanarak taksitle ödeme yapma kamu kurum ve kuruluşlarının denetimi ve kontrolündedir.
BDDK’nın kredi kartına taksitle alışverişi yasaklamasının önünde anayasal bir engel bulunmamaktadır. Zaten BDDK’nın zaman zaman bazı ürün ve hizmetlerde kredi kartı kullanılarak taksitle ödemeyi tamamen yasakladığı gibi, kimilerinde taksit sayısını sınırladığını biliyoruz. Ancak gündemdeki taksitle ilgili sınırlamalar, Merkez Bankası ile koordineli biçimde Merkez Bankası’nın fiyat istikrarını sağlamak için uygun gördüğü bir “para politikası aracı” olarak hayata geçebilir.