Çeşitli sebeplerle boş senet verildiği çok olur. Güven esasıyla, senedin boş yerlerinin tarafların anlaştıkları gibi doldurulacağı varsayılır. Peki öyle olmazsa? Olası sorunların önüne geçmek için; boş senet verseniz dahi, boş bırakılan yerlere ne yazılacağını mutlaka yazılı olarak ayrıca belirleyin.
Güven iyidir. Ama karşılıklı olursa. İhsan Amca da herkese güvenir.
Daha doğrusu güvendiği kişilerden oluşan bir çevre yaratmıştır kendisine. Komşusunun bir borçlusuna boş senet verdiğini duyunca, beni aradı ve boş senet nedir diye sordu.
İhsan Amca, şu veya bu sebeple boş senet verildiği çok olur. Senet verilen kişiye güvenilir ve senedin boş yerlerinin anlaştıkları gibi ilerde doldurulacağı varsayılır.
Varsayılır! Bazen gerçekte boş verilen senet çok farklı doldurularak icraya konulur.
Aslında bir senedin geçerli olması için sadece senedi düzenleyenin imzasının bulunması yeterlidir. Diğer boş kalan yerlerini, mesela senedin meblağını, düzenleme tarihini, vadesini, düzenleme yerini, lehtarı, kısaca diğer bütün unsurları sonradan tamamlamak üzere imzalı bir senedin lehtara, alacaklıya verilmesi geçerlidir.
Önemli olan, sadece imzalı olan boş senedin, alacaklı ve borçlu arasındaki anlaşmaya göre sonradan doldurulmuş olmasıdır.
İşte boş senetlerin en büyük sorunu da budur İhsan Amca! İcra takibine konulan senet, sonradan anlaşmaya uygun olarak mı, yoksa alacaklının işine geldiği gibi mi dolduruldu?
Boş senedi veren borçlu, senetteki meblağın anlaşmaya aykırı, mesela borç yüz bin TL olmasına rağmen, alacaklının iki yüz bin TL olarak doldurup takibe koyduğunu iddia ediyorsa, bunu yazılı olarak ispatlamak zorunda.
Örnek istersen, işte sana örnek İhsan Amca; Fransa’da yaşayan bir gurbetçi, bir taşınmazın ½’sini satın almak üzere 19.02.2005 tarihinde anlaşma yapar ve aynı gün sadece tarihinin ve meblağının boş bırakıldığı bir senedi satıcıya verir. Bilahare sözleşmedeki satış bedelini de elden öder.
Bir de ne görsün, taşınmazın tapuda babası adına tescil edildiği yetmemiş gibi, senet de sanki 17.04.2007 tarihinde düzenlenmiş gibi doldurulup icra takibine konulmuş. Hemen takibe itiraz edip, menfi tespit davası açar.
Yargılama esnasında anlaşılır ki, gurbetçi vatandaşımız gerçekten de senedin düzenleme tarihi olan 17.04.2007 tarihinde Fransa’dadır.
Eğer böylece senedin geçersiz olduğunun ispatlanmış olduğunu düşünüyorsanız, yanılırsınız sevgili İhsan Amcacığım.
Çünkü önemli olan, boş verilip sonradan doldurulan senedin düzenleme tarihinde gerçekten düzenleme yerinde olup olmadığınız değil.
Önemli olan, düzenleme tarihini sonradan doldurmak üzere boş olarak alacaklıya verdiğiniz senet düzenleme tarihinin, anlaştığınız gibi değil, alacaklının keyfine ve menfaatine göre tek taraflı doldurduğunu, üstelik yazılı olarak ispatlamanız.
O yüzden, boş senet verseniz dahi, boş bırakılan yerlere ne yazılacağını mutlaka yazılı olarak ayrıca belirleyin. Komşunun bunları bilmesi kendi menfaatine İhsan Amca!
CHARLES DE GAULLE VE SÜTÇÜ İMAM
Fransa, Charles de Gaulle adlı uçak gemisini, güya bizim Doğu Akdeniz’deki egemenlik haklarımızı kullanmadaki ısrarımızdan caydırmak için gönderiyormuş.
Breh breh!
Doğu Akdeniz nere, Fransa nere? Akdeniz’in batısındaki bir ülke tam donanımlı uçak gemisi ile Akdeniz’in doğusundaki bir ülkeyi “korkutacağını” mı sanıyor gerçekten!
Vatanını savunmada koşa koşa şehit olmaya hazır bir millet, uçak gemisinden korkar mı!
Birdenbire aklıma Fransızların I. Dünya savaşı sonrası Maraş, Antep ve Urfa civarı işgali ile, Yunanlıların İngiliz, Amerikan ve Fransız savaş gemilerinin koruması altında, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgalleri aklıma geldi.
Tarihin bu kısımları ne kadar tekerrür eder bilemem. Ama Hasan Tahsin ve Sütçü İmam’la başlayan kısmının daha güçlü ve inançlı şekilde tekerrür edeceğinden eminim.
Türkiye, Fransızların yıllarca işgal edip sömürge altında tuttuğu Afrika ve Arap ülkesi değil. Fransa’dan daha köklü, kurumsallaşmış devlet geleneğine sahip bir milletiz.
Bize, 12 adaları tekrar ait olduğu yere bağlayacak bir çatışma fırsatı vermemeleri gerektiğini anlayamıyorlarsa, bu da onların kusuru olsun.
Son söz;
Ey “Mavi Vatan” gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz!
6 YILDA ÇÖZÜLECEK TİCARİ UYUŞMAZLIĞI HAKEMLER ÜÇ AYDA ÇÖZÜYOR
Adaletin yerini bulmasında en büyük sorun, yargılamanın çok uzun sürmesi. İlk derece mahkemesinde bir dava ortalama 2 yılda biter. 1,5 ile 2 yıl arası da istinaf sürecinde geçer. Sonra Yargıtay’a temyize gider, ortalama 2 yıl, etti mi size 6 yıl. Yargıtay temyiz sonucu bozma kararı verirse, bu süreç yeniden başlar.
Yargılamanın bu kadar uzun sürmesi sadece bize has değil. Bir çok ülke yargılamasında süreç hemen hemen aynıdır.
Yargılamayı hızlandıracak en önemli usul, mahkemelerin duruşmalara başlamadan dosyayı çok iyi hazırlayıp delillerin tamamını dosyaya toplamalarıdır. Ama uygulama da öyle olmuyor maalesef, üç ay duruşma günü bekleyip, mahkemenin tek bir cümle ile üç ay sonrasına yeni duruşma günü verdiği davalar az değil.
Peki ne yapmalı? Tahkime gitmeli!
İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC), seri tahkim denilen öyle bir yargılama usulü belirlemiş ki, davalar üç ayda sonuçlanıyor.
Bizzat ben de hakem olarak bir kamu kuruluşu ile özel bir şirket arasındaki uyuşmazlığı üç aylık “ışınlanma” süresi içinde çözdüm. Gerçi pandemi nedeniyle üç kere duruşmalarımızı ertelemek zorunda kaldığımız için bu süre fiilen beş ay oldu, ama ertelenen duruşmalar zamanında yapılsaydı, gerçekten de normal mahkemelerde ortalama altı yılda bitecek bir uyuşmazlık fiilen üç ayda çözülmüş olacaktı.
Şimdi düşünün, arzu edilmez ama, bir uyuşmazlık çıktığında bunun üç ayda mı altı yılda mı çözülmesini istersiniz!
Üstelik çok daha az masrafla.
İstanbul Tahkim Merkezi (ISTAC) çok iyi işleyen bir tahkim sistemi ve usulü kurmuş, uzman hakemler aracılığıyla davaları üç ayda sonuçlandırıyor.
Hakemlerin uzman olması çok önemli. Çünkü normal mahkemelerdeki hakimlerden önlerine gelen her konunun uzmanı olmaları beklenemez -hele zaman zaman ceza hakimlerinin ticaret mahkemesine atandıkları da dikkate alınırsa-, ama İstanbul Tahkim Merkezi, uyuşmazlığın konusuna göre hangi hakem uzman ise onu atıyor. Böylece hakem kararlarının isabetlilik oranı yükseliyor.
Değişik ifade edeyim, İstanbul Tahkim Merkezi, normal mahkemelerin uzmanlığından yararlanmak üzere “bilirkişi” olarak atadıklarını, davayı çözmek üzere hakem olarak atıyor.
“Hızlı adalet”i tercih etmek için yapmanız gereken tek şey, sözleşmenize, tahkim şartı anlamına gelecek, “bu sözleşmeden kaynaklanan veya bu sözleşmeyle ilişkili olan tüm uyuşmazlıklar, İstanbul Tahkim Merkezi Tahkim Kuralları uyarınca nihai olarak tahkim yoluyla çözümlenecektir.” gibi bir cümle eklemeniz. Tahkim yerini ve dilini, uygulanacak hukuku, hakem sayısını da yazarsanız, bunların çözümü için de ayrıca zaman kaybetmemiş olursunuz.
Adalete en hızlı nasıl ulaşacaksanız, o çözümü seçin. Tahkim size bu olanağı veriyor.