2022-2023 eğitim öğretim döneminde toplam 6.950.142 öğrenci eğitim görüyordu. Bunların 735.433’ü vakıf üniversitelerinde. Bunların 2023 Ağustos’una kadar ne kadarı mezun oldu, tam verilere ulaşamadım ama, YKS sonuçları açıklandı ve 2023 yılında 898.024 adaylar puan ve tercihlerine göre üniversitelere yerleştiler.
Sayıları 7 milyona yaklaşan üniversite öğrencilerimizin öncelikle yükseköğretimlerini en iyi şekilde tamamlamaları ve alanlarında ülkelerine, vatandaşlarına en iyi şekilde hizmet edebilmeleri için 34.280’i profesör, 22.462’si doçent, 44.216’sı doktor öğretim üyesi, 46.569’u araştırma görevlisi ve 37.039’u öğretim görevlisi olmak üzere toplam 184.566 akademisyen görev yapmaktadır. Ancak yazı konumuz, sözleşme serbestisi gereği alacakları ücreti karşılıklı belirlediklerinden vakıf üniversitelerinde görev yapanlar değil, maaşları kamu tarafından belirlenen devlet üniversitelerinde çalışan 154.981 akademisyenin maaşıyla ilgili.
Bir defa şunu iyice vurgulayalım; akademisyenler sadece gelişmiş bir toplumda hayatımız idame ettirebilmek için ihtiyaç duyduğumuz mesleklerde çalışmak ve hizmet etmek için bilimsel metodlarla öğretim vermek üzere görev yapmıyorlar. Onlar sadece uzman mühendis, doktor, öğretmen, hukukçu, işletmeci, iktisatçı yetiştirmiyorlar, aynı zamanda bilimsel araştırmalar yapmak ve bulgularını yayınlamakla da görevliler.
Peki akademisyenlerimizin maaşlarına en son ne zaman iyileştirme yapıldı? 9 yıl önce, 2014 yılında, üstelik bu gerçekten bir maaş zammı değil, akademisyen maaşlarının muadilleriyle aynı seviyeye gelmesini sağlayan iyileştirmeydi.
O günden bugüne ekonomik şartlar çok değişti, hayat şartları ağırlaştı, maaşlar eridi, alım gücü düştü, sonunda akademisyen maaşları yoksulluk sınırına kadar geriledi.
O zaman kendimize şu soruyu sormak gerekmez mi? Geliri yoksulluk sınırında olan akademisyenlerden bilimsel araştırma yapmalarını, bilim üretmelerini beklemek ne kadar gerçekçi olabilir? Yoksulluk sınırında geliri olan akademisyenin yükseköğretim faaliyeti ve görevinin düzey ve niteliğinin bir tür lise öğretmenliği düzeyine düşme tehlikesi yok mudur?
Bilim üretecek akademisyenlerimize sahip çıkmalıyız.
YÖK Başkanı Erol Özvar’ın başlattığı çalışmanın bir an evvel sonuç vermesini ve gelecek dönem hazırlığına başlamış olan akademisyenlere 2023-2024 Öğretim Yılı başlamadan bir “müjde” olarak verilmesini umutla bekliyoruz. Her şey ölür, umut en son ölür!