30-31 Ekim’de Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği Türk Tıp Dünyası Kurultayı İstanbul’da toplandı. Yurt dışından gelen birçok Türk sağlık çalışanı Türkiye’de çalışan meslektaşlarıyla buluşup fikir alışverişinde bulunma olanağı buldu.
Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği Türk Tıp Dünyası Kurultayı’na 20 ülkede çalışmakta olan 150 yurttaşımızın yanısıra bir o kadar da yurt içinden katılan oldu. Klinik hekimlikten tıp ekonomisine, biyomedikal mühendislikten temel bilim araştırmasına kadar birçok uzmanlık alanından temsilci toplantıda yer aldı.
Sağlık Bakanılığı başta bakan olmak üzere çok geniş bir kadroyla oradaydı.
Yerli ilaç sanayi
Kurultayı’nın böylesine büyük bir ilgi görmesi, yurt dışındaki yurttaşlarımızın Türkiye’ye katkıda bulunmaya ne kadar istekli olduklarını ortaya koyuyordu.
Birbuçuk gün süren çalışmaların her anına katılan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu açılış konuşmasına yurt dışında çalışırken de ülkeye önemli katkılar yapılabileceğini vurgulayarak başladı.
Kurultayın amacının sağlık alanında iş birliğinin sağlanması için bir ilişki ağı yaratılmak olduğunu söyledi. Bu yolla ortak bilimsel çalışmaların, araştırma ve geliştirme çabalarının çevresinde tıbbi teknolojinin, yerli ilaç, cihaz sanayinin ve sağlık turizminin daha ileri bir noktaya taşınabileceğini belirtti.
Ufuk açan ulu çınar
Profesör Yaşargil, sinir biliminin gelişmesini kendi kariyerinden örnekler vererek anlattığı konuşmasında görüntülemedeki ilerlemelerin önemini vurguladı. Devrim niteliğindeki bu ilerlemelere örnek olarak genç meslekdaşı Dr. Zeynep Fırat’ın emekleriyle elde edilen beyindeki bağlantıları gösteren bu resmi gösterdi.
Ünlü beyin cerrahı Profesör Gazi Yaşargil, kurultaya katılanların ufkunu açan, onlara risk almaktan korkmamaları, yaratıcı ve yenilikçi olmalarını öğütlediği konuşmasına Mevlana’nın “Her ne var ise Alem’de / Hepsi vardır Adem’de” mısralarıyla başladı.
Sümer yazıtlarında bilginin “Bilge kişi karanlıkta , çıkmaz sokakta yol bulandır” sözüyle tarif edildiğini söyleyen Yaşargil’in konuşmasında birçok inci vardı. Bunlardan ikisi dinleyen herkese uyarı niteliğindeydi.
Birincisi bilime büyük katkıları olmuş olmasına rağmen kadınların hak ettikleri takdiri kazanmadıklarıydı. Dinleyicilerin hepsine bu eşitsizliği gidermeleri için çaba göstermeleri çağrısında bulundu.
İkinci uyarısı daha çok Sağlık Bakanlığı ve diğer yetkililere yönelikti. Mükemmel binaların ve cihazların bir sağlık sistemi için yeterli olmadığını, iyi yetişmiş evrensel düzeyde profesyonellere ve bilim insanlarına ihtiyaç olduğunu ısrarla vurguladı.
Dört harmanlanma dönemi
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun eşi, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Sare Davutoğlu yaptığı açış konuşmasında tıbbın bugün geldiği noktayı tarihsel bir perspektif içinde değerlendirdi. Tıp biliminin gelişmesinde ‘dört harmanlama dönemi’nin dönüştürücü bir etki yaptığını söyledi.
Çin, Hint, Mısır ve eski Yunan gibi kadim medeniyetlerinin yarattığı birinci harmanlanma döneminde, bugün geleneksel tıp dediğimiz yaklaşımların temelinin atıldığını vurguladı.
Altıncı yüzyıldan sonra İslam bilimcilerinin önderlik ettiği tıbbi ilerlemeyi, İbni Sina’nın eserlerinden örnekler vererek anlattı. Fransız ihtilaliyle taçlanan ve ondan sonra sağlık bilimlerinde yaşanan büyük ilerlemelerin temelini oluşturan aydınlanma çağının üçüncü harmanlamayı oluşturduğunu belirtti.
Küreselleşme-nin, bilgiye ulaşmanın kolaylaşmasının ve internetin sağladığı olanakların yarattığı dördüncü harmanlamanın bir parçası olan katılımcıların, Türkiye’nin sağlık sorunlarının çözümüne önemli katkılar yapabilecekleri mesajinı verdi.
Sağlıkta dönüşüm
Profesör Gümüş, sağlık hizmetlerindeki gelişmelerden söz ederken hastane ve hasta yatağı sayısındaki artışı bu grafikle açıkladı.
Sağlık Bakanlığı müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş yaptığı kapsamlı sunumda, son 10 yılda sağlık sistemindeki iyileşmeleri istatistiklerle anlattı. Sağlıkta dönüşüm programını ve 2013- 2017 stratejik planının ayrıntılarını aktardı. Halk Sağlığı Kurumunun, kamu ve özel hastanelerin ve üniversitelerin katkılarına ve sorunlarına değindi. Yakında Türkiye’deki akademik yaşama katılacak olan iki kuruluşun haberini verdi.
Türkiye Sağlık Enstitüleri: Sağlık Bakanlığı’nın bünyesinde kurulması öngörülen bu birimde altı enstitünün olacağını açıklayan müsteşar, amaçlarının sağlık endüstrisinde, AR-GE alanında ve teknoloji geliştirilmesinde dünyadaki gelişmelere uyum sağlamak ve Türkiye’yi öne çıkarmak olduğunu söyledi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi: Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulacak olan bu yeni üniversitede, eğitim ve araştırma hastanelerinde çalışmakta olan akademik ünvanlı kişiler istihdam edilecek. Bu girişimin amaçları arasında kamu hastanelerinin güçlendirilmesi ve kaliteli elemanların özel hastanelere gitmesinin önlenmesi var.
Sosyal sağlık portalı
Sağlık Bakanlığı müsteşar yardımcısı Dr. Şuayip Birinci, görsellerle zenginleştirilmiş konuşmasında 16’sı inşa halinde, bazıları ihale, bazıları da planlama aşamasında olan şehir hastanelerinin kurulmasıyla sağlık hizmetlerinin altyapısının yenilenmesinde büyük bir aşama kaydedileceğini belirtti.
Konuşmasının ikinci bölümünde teknolojinin sağlık hizmetlerinde giderek belirleyici hale gelen rolünü özetledikten sonra elektronik kayıt sistemindeki yeniliklerin, hastaların da kullanabileceği elektronik sosyal sağlık portalının ve hastayla ilgili karar verme sürecinde etkili bilgiye erişebilmeleri için geliştirilen bilgi sisteminin yakında hayata geçirileceğini bildirdi.
Daha sonra çeşitli uzmanların ve öğretim üyelerinin katılımıyla paneller ve tartışmalar yapıldı. 14 küçük gruba ayrılan katılımcılar alanlarındaki sorunları ve çözüm önerilerini içeren birer rapor hazırladılar.
Eleştirenler de vardı
Toplantıya katılanlar çok çeşitli alanlarda görüşlerini ve tavsiyelerini dile getirdi. Bakanlık yetkilileri dinleyip, not aldılar; kimi katılımcılarla daha sonra görüşmek için randevulaştılar. Bazıları paneller ve küçük grup toplantıları sırasında, bazıları da kişisel sohbetlerde dillendirilen eleştiriler de az değildi. Bir çoğunda haklılık payı olan bu eleştirilerin bazılarına Bakanlık yetkilileri de değindi. Bu eleştirilerden birkaçı kısaca şöyle:
Memnuniyetsizlik: Sunumlarda hasta memnuniyetinin 10 yılda çok arttığını gösteren istatistiklere yer verildi. Buna karşılık, Türkiye’deki doktorların hayatlarından, işlerinden ne ölçüde memnun olduklarına dair bir istatistik yoktu. Yurt dışından gelen birçok meslektaş, genç hekimlerin birçoğunun iş yükü altında ezildiklerini, kariyerlerinde ilerleme yollarının dar veya tıkalı olduğunu düşündüklerini, bazılarının tıbbı seçtiklerine pişman olduklarını duyduklarını söyledi.
Doktorlara saldırı: Sağlık çalışanlarına yönelik sözlü ve fiziki şiddetle, yaralanmalara ve ölüme yol açan saldırıların, yurt dışındaki meslektaşları tarafından derin bir üzüntü ve endişeyle izlendiği açıktı. Bu utandırıcı duruma doktorların itibarsızlaştırılmasının rolü olduğu kanısında olanlar da vardı. Herkes hükümetin bu konuya daha büyük bir hassasiyet ve köklü tedbirlerle yaklaşması gerektiğini düşünüyordu.
Dertli asistanlar: Bir diğer eleştiri konusu da tıpta uzmanlık için çalışan genç hekimlere verilen eğitimin her zaman yeterli olmadığıydı. Gelişmiş birçok ülkedeki uygulamaların aksine Türkiye’de asistan doktorların zamanlarının büyük kısmını eğitimle doğrudan olmayan sağlık hizmetlerine harcamak zorunda oldukları dile getirildi. Asistan eğitimi ve mezuniyet sonrası sürekli eğitimdeki aksaklıkların sağlık hizmetlerinin kalitesini olumsuz etkilediği değinilen bir başka konuydu.
Hizmet kalitesi: En çok üstünde durulan konulardan biri, sağlık hizmetinin kalitesinde görülen farklılıklardı. Yaygın kabul görmüş ve yakından izlenen kalite ölçütlerinin olmaması ve sürekli kalite artışından söz edilmesine rağmen yaygın olarak hayata geçirilememiş olması endişeyle ifade edilen diğer bir eleştiriydi.
Performans sistemi: Kaliteyi etkileyen bir diğer etkenin performans sisteminin uygulanması olduğu kanısında olan katılımcılar da az değildi. Uygulanmasında nitelikten çok niceliği öne alan bu parasal ödüllendirme sisteminin gereksiz işlemleri artırarak kaliteyi erozyona uğrattığı üstünde durdular.
Bilimsel araştırma yetersiz: Tıp fakültelerinde ve eğitim araştırma hastanelerinde bilimsel araştırmayı kolaylaştırıcı koşulların olmadığı, bilim insanı olmayı özendirici bir iklimin bulunmadığı özellikle üstünde durulan konulardan biriydi. Yurt dışından gelen bilim insanları ellerinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduklarını ama işbirliği yapacakları meslektaşlarının yakınmalarına cevap verilmesi gerektiğini vurguladılar.
Son söz: Türk Tıp Dünyası Kurultayı girişimi çok iyi bir başlangıç. Başarılı olabilmesi için ilişkileri canlı tutacak iletişimi sürdürmek ve yurt dışındakilerin yanı sıra yurt içindeki sağlık çalışanlarına da kulak verilerek şevk ve heyecan yaratıcı bir iklimin oluşturulması gerekiyor.