Ebola virüsünün yaptığı kanamalı humma salgını Batı Afrika’da 700’den fazla ölüme yol
açtı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre tüm çabalara rağmen salgın hâlâ kontrol altına alınamadı
Gine’nin başkenti Conakry’de dün açıklama yapan Dünya Sağlık Örgütü başkanı Dr. Margeret Chan, bir süredir Batı Afrika’da yüzlerce ölüme yol açan ‘Ebola’ virüsü salgınının hâlâ kontrol altına alınamadığını, eğer kötüye gidiş durdurulamazsa yeni bölgelere yayılıp felaketin büyümesine yol açabileceğini söyledi.
Salgından en çok etkilenen Gine, Sierra Leone ve Liberya’nın liderleriyle bir araya gelen Dr. Chan, ölümlere yol açan virüsünün bugüne kadar karşılaşılan Ebola virüslerinin en azgını olduğunu belirtti.
Kanamalı humma virüsü
1976 yazında Afrika’nın ortasındaki bir köyde hastaneye gelen 44 yaşındaki köy okulunun başöğretmeni Mabalo Lokela, ateş ve halsizlikten şikâyet ediyordu. En sık rastlanan ateşli hastalığın sıtma olduğunu düşünen görevliler gerekli iğneyi yapıp Lokela’yı evine gönderdiler. Tedaviye başlandıktan sonra öğretmenin ateşi düştüyse de bir kaç gün içinde tekrar fenalaştı. Üç gün sonra bağırsaklarından, ağzından ve burnundan gelen kanamayla hayatını kaybetti.
10 kişiden biri kurtuluyor
Ayda binlerce hastaya hizmet veren hastanede tıbbi malzemeler çok sınırlıydı. Görevliler ilaç enjeksiyonu yaptıkları iğneleri kullandıktan sonra yıkıyorlardı ama başka hastada kullanmadan önce kaynatıp sterilize etmiyorlardı. Bu olaydan sonra hastanede iğne yapılarak tedavi edilenlerde ölümler sıklaştı. O yıl, durdurulamayan kanamalar yapan korkunç hastalık yüzlerce ölüme yol açtı. Hastalığa yakalanan 10 kişiden ancak bir veya ikisi sağlığına kavuşuyordu. Hastanede çalışan 17 sağlık görevlisinden 11’i hayatını kaybetti. Sağlık görevlisi kalmadığı için hastane kapandı.
Bu olaylar bugünkü adı Kongo Demokratik Cumhuriyeti olan Zaire’de, Ebola nehrinin yakınındaki Yambuku köyünde geçti. Ayrıntılı inceleme için bir hastadan alınan kan ve doku örnekleri ABD’deki kısa adı ‘CDC’ olan Hastalık Kontrol Merkezi’ne gönderildi. Bu korkunç kanamalı hummayı yapanın o güne kadar hiç görülmemiş bir virüs olduğu anlaşıldı. Sonraki yıllarda adı çok duyulan Ebola virüsünü insanoğlu ilk kez böyle tanıdı.
Küçük salgınlar
1976’dan beri birçok küçük çaplı salgın oldu. Bu süreçte Ebola virüsünün insanda hastalık yapan 5 çeşidi olduğu belirlendi. En azgınının ve öldürücüsünün Gine’de temmuz başında oraya çıkan Zaire cinsi olduğunu söyleyen bilim insanları, virüsün tüm cinslerinin de öldürücü olduğunu vurguluyor. Yaklaşık 40 yıl içinde 25’den fazla salgında 3000’e yakın insan öldü. Bu rakam her yıl dünyada yüzbinlerce ölüme sebep olan grip virüsüyle karşılaştırılınca çok değil. Nisbeten küçük salgınlar yapmasına rağmen, hızla seyreden, yaygın iç ve dış kanamalarla hastaların büyük çoğunluğunu öldüren Ebola virüsü tüm dünyaya korku saldı. 1990’ların ortalarında yayınlanan romanlar ve başrolünü Dustin Hoffman’ın oynadığı Türkiye’de “Tehdit” (Outbreak) gibi filmler Ebola virüsünün dehşet verici şöhretini daha da artırdı.
Nasıl bulaşıyor?
Ebola virüsü hepatit B, C virüsleri ve HIV gibi kan ve vücut sıvıları aracılığıyla bulaşıyor. Afrika’daki birçok kabilede, ölen yakınlarına dokunan kişilerin hastalığa yakalandıkları biliniyor. Hasta insan karantinaya alınır, sağlık görevlileri de izolasyon ve fiziki korunma kurallarına titizlikle dikkat ederlerse virüsün yayılması önleniyor.
Ebola, grip virüsü veya verem mikrobu gibi solunum sisteminden havaya karışarak insandan insana bulaşmıyor. Bu nedenle salgınlar kısa sürede 5 kıtaya yayılıp milyonlarca kişiyi hastalandırmıyor.
Hayvandan bulaşıyor
Her salgından sonra kaybolmuş gibi görünen virüsün ormandaki küçük hayvanlarda, özellikle yarasalarda bir zarara yol açmadan yaşamaya devam ettiği düşünülüyor. Bu hayvanlarla bir şekilde temasa geçen ya da onları yakalayıp yiyen diğer hayvanların, örneğin maymunların, yaban geyiklerin, kirpilerin hastalandığı biliniyor. Bu hayvanları yakalayan ya da etini yiyen insanlara virüs kolayca bulaşıyor. Bundan sonra bu insanların ter, salya, kan ve sperm gibi vücut sıvılarıyla temas eden bir kişinin derisindeki minicik bir çizikten ya da ağız veya burundan giren virüs o vücutta çoğalmaya başlıyor. Hastanın kullandığı elbiseler ve eşyalar da hastalığın yayılmasına katkıda bulunabiliyor.
Sağlıkçılar tehlikede
Sağlık çalışanlarının hastayla doğrudan temas etmemeye büyük özen göstermeleri gerekiyor. Ne yazık ki 1976’da hastalık ilk ortaya çıktığında olduğu gibi son salgında da doktor ve hemşirelerden hastalığa yakalananlar ve ölenler var. Geçen ay Sierra Leone’de salgına karşı mücadele eden sağlık çalışanlarının başındaki doktor ve 3 hemşire, Liberya’ da kıdemli bir doktor hayatını kaybetti. Bir çok sağlık çalışanı hasta oldu.
Amansız katİl
Ebola vücuda girdiğinde hemen bir hücrenin içine yerleşip, çoğalmaya başlar. Hızla çoğalan virüsler hücreyi öldürüp etrafa saçılır. Böylece hem başka hücrelere girip üremelerini artırır hem de hasarlarına devam eder. Tahribat kendini ateş, halsizlik, baş ve kas ağrılarıyla gösterene kadar 5-7 gün, bazen 3 haftaya kadar uzayan bir kuluçka dönemi geçer. Hastalık bu dönemde bulaşıcı değildir.
Ebola virüsü akyuvarları etkisiz hale getirerek vücudun bağışıklık sistemini işe yaramaz hale getirir. Ölen hücrelerin yarattığı yangı hali savunma yapmak için vücudu en üst düzeyde alarma geçirir, düşmana karşı kullanılması gereken güçlü maddeler salınır. Bu durum kaş yapayım derken göz çıkarmaya benzer, vücut kendi kendisine zarar vermeye başlar.
Bu arada damar içinde küçük küçük pıhtılar oluşur. Bunlar giderek büyüyüp yer yer kan akımını durdurur. Gereksiz ve zararlı olan pıhtı oluşumunda vücudun tüm pıhtılaşma gücü kullanıldığı için gerektiğinde kan pıhtılaşamaz. Vücudun her yanında kanamalar ortaya çıkar. Ölüm yaklaşmıştır.
Tedavisi yok, korunma şart
Hastalık bulaştıktan sonra virüsü öldürüp hastayı şifaya kavuşturacak bir ilaç yok. Ancak su kaybını önlemek için sıvı vererek, solunum güçlüğü varsa mekanik solunum cihazıyla destekleyerek, ikincil enfeksiyonlardan korumak için tedbir alarak hastanın virüsle mücadele etmesini kolaylaştıracak bir ortam yaratılır.
Birçok araştırma laboratuvarında çalışmalar devam etse de bugün için elimizde Ebola virüsüne karşı koruyuculuğu kanıtlanmış bir aşı yok. ABD’de Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün desteğiyle geliştirilen bir aşının maymunlarda koruyucu özelliği olduğu belirtildi. Bu aşının gelecek ay salgın bölgesine gidecek 20 sağlık görevlisine deney amacıyla verilmesi planlanıyor.
Türkiye için tehlike var mı!
Uzmanlar Ebola virüsü salgınının deniz aşırı ülkelere yayılma riskinin çok az olduğu söylüyor. Hastalık belirtileri ortaya çıkmadan kişi virüsü taşısa da bulaşıcı olmadığı için yayılmanın karantina tedbirleriyle önlenebileceği görüşündeler.
Batı Afrika’daki salgının yoğun olduğu üç ülkeden Türkiye’ye doğrudan uçuş olmadığı için şu sırada alınan özel bir önlem yok. Sağlık Bakanlığı’nca gelişmelerin günü gününe yakından izlendiği bildirildi.