Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu

murat.tuzcu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları


İşlenmiş ve kırmızı etlerle ile kanser arasındaki ilişki vejeteryan olun anlamına gelmiyor. Akdeniz tarzı beslenmede olduğu gibi, bitki ağırlıklı besinlerin et yoğun beslenmeye tercih edilmesinin yararlı olacağını vurguluyor

Bu hafta medyada çıkan kırmızı et ve işlenmiş etle ilgili bazı haberler acaba vejeteryan mı olsak dedirtecek cinstendi. Dünya Sağlık Örgütü’nden (DSÖ) yapılan açıklamada uzmanlar işlenmiş kırmızı etlerin kanser yaptığını, kasaptan aldığımız işlenmemiş kırmızı etin ise muhtemelen kanser yapıcı olduğunu söylüyor.

Haberin Devamı

Sadece başlıklara bakarsak, kanser yapan sigarayı bıraktığımız gibi kırmızı etten, hele sosisten salamdan, hatta sucuk ve pastırmadan tümüyle vazgeçmemiz gerekecek. Halbuki bütün bilimsel araştırmalarda olduğu gibi, DSÖ uzmanlarının yaptığı çalışmada da gerçek ayrıntılarda gizli.

Kırmızı et ve özellikle işlenmiş et denilen sosis, salam, sucuk gibi işlenerek değiştirilmiş etlerin bazı kanserlerin riskini artırdığı düşüncesi yeni değil. Ama, bilmsel olarak herhangi bir besin maddesinin kansere yol açtığını söylemek kolay değil. İnsanların ne tür besinleri tükettiği ve beslenme tarzlarının yıllar içinde değişip değişmediğini kesin olarak saptamak zor. Geniş boyutlu araştırmalarda kullanılan beslenme verileri kişilerin verdiği bilgilere dayanıyor. Doğruluğunu denetlemek güç olduğu için yanılma payı var.

Bir besin maddesiyle kanser arasında bir ilişki olduğu saptansa bile bunun bir sebep sonuç ilişkisi olduğunu söylemek için güçlü kanıtlar gerekiyor. Kanser gibi birçok faktörün sürekli etkileşimiyle uzun sürede ortaya çıkan karmaşık bir hastalığı tek bir etkene bağlamak kolay değil. Bu ön düşünceleri akılda tutarak DSÖ’nün açıklamasına bakalım.

800 araştırmanın sonucu

Milliyet

Cancer UK Research kuruluşunun bildirdiğine göre İngiltere’de her 100 akciğer kanserinden 85’i sigaraya bağlı. Oysa kalın bağırsak kanserlerinin sadece yüzde 21’i çok kırmızı et ve işlenmiş et yiyenlerde görülüyor. Bu rakamları Türkiye’ye uygulayacak olursak (uygulanabilirliği tartışılır) kimse sigara içmese her yıl 25.500 yurttaşımız akciğer kanseri olmaz. Kimse et yemese bağırsak kanserinden kurtulacak insan sayısı sadece 3570; sigaranın riski kırmızı etin 7 katından fazla.

DSÖ’nün talebi üzerine, bir araya gelen, 10 ülkeden 22 bilim insanı kırmızı et ve işlenmiş kırmızı et ile kanser oluşumu arasındaki ilişkiyi incelemek için bugüne kadar insan toplulukları üstünde yapılmış 800 araştırmayı inceledi.

Haberin Devamı

Henüz elimizde bu araştırmanın ayrıntılı sonuçlarını içeren bir makale yok. Şimdilik Lancet adlı dergide yayımlanan 2 sayfalık bir özet, DSÖ’nün yayınladığı basın bildirisi ve soru cevap tarzında hazırlanmış bir bilgilendirme notuyla yetineceğiz.

Bu kaynaklardan bilim kurulunun et ile kanser ilişkisine genel olarak baktığı; daha sonra bilimsel verinin en yoğun olduğu kalın bağırsak kanserine yoğunlaştığı anlaşılıyor. Araştırmacılar bu konuda yapılmış 30 araştırmaya atıfta bulunarak işlenmiş etlerin kalın bağırsak kanserine yol açtığı sonucuna vardıklarını bildiriyorlar.

Haberin Devamı

İşlenmemiş kırmızı et söz konusu olunca bilim kurulunda fikir ayrılığı ortaya çıktığı anlaşılıyor. İnceledikleri araştırmaların yarısında kırmızı etin kanser yapıcı etkisi olduğunu, diğer yarısında ise böyle bir etkinin görülmediğini vurguluyorlar. Bu veriler ışığında kırmızı etin kanser yapıcı etkisinin muhtemel olduğunu belirtiyorlar.

Üstünde durdukları bir nokta da kırmızı ve işlenmiş etin yarattığı riskin sigara, şişmanlık ve hareketsizlik gibi etkenlerin yarattığı riskten çok daha düşük olduğu. Yukarıdaki grafikte buna bir örnek verdim.

Kaç kilo et yiyoruz?

Milliyet

Türkiye’de et tüketiminin ne düzeyde olduğu hakkında farklı rakamlar var. Et ve Süt Kurumu’nun 2013 Sektör Raporu’na göre yılda kişi başına yaklaşık 18 kilo kırmızı et tüketiliyor.

Endüstrileşmiş ülkelere göre bu rakam oldukça düşük.

Bu istatistiki bilgi herkesin yılda 18 kilo et yediği anlamına gelmiyor. Gerçekte yılda 100 kilodan fazla tüketenler olduğu gibi, birkaç kiloyla yetinmek zorunda olanlar ve hiç et yemeyenler de var. 2012’de yapılan bir ankete göre Türkiye’de her 5 kişiden 4’ü haftada 1 kg veya daha az et tüketiyor. Haftada 2-3 kere 1 biftek ya da 4-5 köfte yiyen veya yılda bir kaç kez işlenmiş kırmızı et yiyen bir kişinin kanser olacağım diye dertlenmesine gerek yok. Buna karşılık, sabahları sucuklu yumurtayla kahvaltı eden ve her akşam kebap yiyen birinin ise kalın bağırsak kanseri riskinin yükseldiğini bilmesi gerek.

Et tüketimimiz artıyor

Birçok ülkede yapılan bilimsel araştırmalar kişilerin gelirleri arttıkça et tüketimlerinin yükseldiğini gösteriyor. Gelişme düzeyleri yükselen toplumlarda da benzer bir eğilim gözleniyor. Bu kuralın istisnaları yok değil. Örneğin büyükbaş hayvanların kutsal sayıldığı Hindistan’da et tüketimi çok düşük. Et üretiminin çok olduğu Brezilya’daki tüketim neredeyse ABD’ye yakın. Batı ülkelerinde son yıllarda kırmızı et tüketiminde bir azalma var. Türkiye’de yıllar içinde kırmızı et, özellikle büyükbaş hayvandan elde edilen et tüketiminde bir artış var. Ülkemizde sıkça dile getirilen bir görüş var. Bizim yediğimiz etler, özellikle otlakta doğal beslenen hayvanların etleri ve bunlardan yapılan sucuk ve pastırmanın olumsuz etkisi yoktur deniyor. Olsa olsa hipotez olabilecek bu görüşü destekleyen bilimsel veriler yok. DSÖ’nün raporunda göz önüne alınan araştırmaların birçok ülkede üretilen farklı et çeşitlerini içerdiği düşünülünce bu görüşü sınamadan kabul etmenin doğru olmayacağını düşünüyorum. Kaldı ki ülkemizde, bir kısmı ithal olan kırmızı et ürünlerinin kaynağını bilmek de pek kolay değil.
Milliyet

Kırmızı etin çoğu kalbe de zararlı

Kırmızı eti çok yiyenlerde sadece kansere bağlı olanların değil, kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin de arttığını gösteren bilimsel çalışmalar var. Mart 2013’te yayımlanan, ABD Sağlık Bakanlığı’nın desteğiyle yapılan bir araştırma bu gerçeğe bir örnek. 120 bin kişinin ortalama 25 yıl izlendiği bu çalışmada yenilen kırmızı et miktarı arttıkça hem kalp hastalıklarından hem de kanserden ölümlerin arttığı görüldü. Bu ve benzeri birçok araştırma kırmızı etten yoğun beslenmenin uzun dönemde kalp damar sağlığını olumsuz etkilediğini gösteriyor. Son yıllarda yapılan laboratuvar çalışmaları kırmızı etin nasıl olup da kalbe zarar verdiğini aydınlatmaya başladı. Cleveland Clinic’de beraber çalıştığımız Doktor Hazen ve arkadaşları, bol et yiyen kişinin bağırsaklarındaki mikropların daha çok bitki kaynaklı beslenenlerin mikroplarından farklı olduğunu saptadı. Etobur mikroplarca parçalanan etten çıkan bazı maddeler, karaciğerde TMAO adlı bir moleküle dönüşüyor. Dr. Hazen ve arkadaşları, TMAO’nun, farelerde damar sertliğine yol açtığını gösterdi. Daha sonra yaptıkları araştırmalarla insanlarda da benzer bir süreç yaşandığını kanıtladılar. Kanında fazla TMAO bulunanların kalp krizi geçirme riskinin yükseldiğini buldular.

Milliyet

Ne yapmalı?

İşlenmiş etin zararlı olduğu, ara sıra az miktarda yemenin ötesine geçilince kanser ve kalp damar hastalığı riskini artırdığı fikrini çok kişi kabul ediyor. Konu kırmızı et olunca durum biraz farklı. Et yemeden sağlıklı ve dengeli beslenmek mümkün ama çoğumuz için bu iş kolay değil. Kaldı ki, aşırıya kaçmadan et yemenin zararlı oluğunu gösteren güçlü veriler yok. Haftada 2-3 kere et yemenin yarar/zarar hesabı yapılınca ibrenin zarar tarafında olduğunu söylemek güç. Buna karşılık etten yoğun beslenmeyi tavsiye etmenin bilimsel bir desteği olmadığı da açık. Şimdiye kadar yapılan hiçbir bilimsel araştırmada sabah akşam kırmızı et yemenin sağlığı olumlu etkilediği gösterilemedi.
Oysa gün geçmiyor ki, makul miktarda kırmızı etin de içinde olduğu, bitki kaynaklı besinlere ve zeytinyağına ağırlık veren Akdeniz tarzı beslenmenin sağlığa yararlı olduğunu gösteren bir araştırma yayınlanmasın. Kalp krizlerini azaltmadan, Alzheimer’ı önlemeye, kanser riskini düşürmeden, cinsel gücü arttırmaya kadar birçok alanda, bitki yoğun beslenme et yoğun beslenme tarzına gol üstüne gol atıyor.
Ülkenin kaderini belirleyecek milletvekili seçiminde olduğu gibi sağlığınızı belirleyecek beslenmede de seçim sizin.

Önümüzdeki hafta yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağım için yazılarıma 1 hafta ara veriyorum.